DÜNYANIN 196 ülkesinde görülen corona yaşamı adeta durdurdu. Birçok ülkede sokağa çıkma yasağı ve kısıtlamaları uygulandı. Corona fabrikaların kapasitesini azaltması ya da kapatması, trafiğin azalması, insanlığın doğa üzerindeki yıkıcı etkisini gözler önüne serdi. Turistik şehir Venedik’in kanallarındaki su temizlenirken, Çin ve İtalya’da hava kalitesi arttı. İstanbul’da da hava kirliliğinin yüzde otuz azaldığı saptandı.
196 ülkede insanlara bulaşan ve çok sayıda insanın ölümüne neden olan corona virüsü yüzünden birçok ülke, önlemlerini ilk günden itibaren sıkılaştırdı. ABD’de 16 eyalette kısmi ve bütünsel sokağa çıkma yasakları uygulandı. Ülke içerisinde 158 milyon, yani ABD’nin yaklaşık yarısı, bu yasak ve kısıtlamalardan etkilendi. Tabii ülkemizde de aralıklı olarak, belirli yaş gruplarını, zaman zaman da vatandaşın bütününü kapsayan sokağa çıkma yasakları uygulandı. Alınan önlemler “Virüs öncesi ve sonrası nasıl bir yaşam?” sorusuna neden oldu. Kafalardaki sorular cevaplarını aradı durdu.
Çünkü sorgulamazsak döneceğimiz normal hayat; eşitsizlik, kar hırsı, rekabet, adaletsizlik ve zorbalığa dayanan bir düzenin parçası olmamıza neden olacaktır.
Çünkü bizim de içinde yaşadığımız dünyada, emeğin sömürülmesi, gençlerin gelecek korkusu, kadınların eşitsizlik ve şiddet kurbanı olması, savaşlarda insanların ölmesi, doğanın tahrip edilmesi, zenginle yoksul ayırımının büyümesi, dünyayı, toplumu ve tek tek insanları böyle bir yaşama mahkum eden bir sistemin normal olduğu söylenebilir mi?
Ne oldu, ne olacak?” diye kaygıyla izlediğimiz bu süreçte medya ve siyaset dünyasında “Coronadan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” sözünü duyuyor, çeşitli senaryoların üretildiğini görüyoruz. Bu senaryoları iyimserler ve kötümserler diye iki gruba ayırabiliriz.
İyimser senaryolarda şunlar öne çıkıyor: “Bir musibet, bin nasihatten iyidir.” sözü iyimser senaryoların ana başlığı gibi adeta. Corona, sağlık sistemi başta olmak üzere, ihmal edilen konuları, sorunları topluma hatırlattı. Bu konuda adımlar atılması gerektiği anlaşıldı. Dünya ülkeleri, ekonomi ve siyasi bakımdan aşırı rekabet ve çekişme yaşıyordu; oysa corona gibi dünyanın ortak sorunlarının da olabileceği görüldü. Bu da küresel iş birliğini artıracak.
Kötümser senaryolarda ise; “Dünya daha da kötüye gidecek. Totaliter yönetimler ve onların anti demokratik uygulamaları artacak. Milliyetçi-ulus devlet modeli ağırlık kazanacak ve onlar arasındaki rekabet dünyayı kaosa sürükleyecek.” vurgusu yapılıyor.
Popüler Tarihçi-Filozof Yazar Yuval Noah Harari de bu senaryoları corona makalesinde özetlemiş. Makalesinde; 'ileri teknolojinin ekonomi ve sağlık alanında insanları iyileştirmek için kullanılıp kullanılmayacağını ve ülkeler arasında uyuşmazlığın mı yoksa küresel dayanışmanın mı tercih edileceğini sorguluyor. Harari: Bu sorgulama insanlığın geleceği açısından belirleyici olacak.” diyor.
Bizler, demokrasi geleneğimize uygun siyasal iktidarı belirleme yetkimizi sandıkta kullanacağımız zaman da coronadan önce ve sonrayı sorgulayacağız. Özellikle bu cennet vatanımızda erken seçim tartışmaları da yoğunlaşırken, hiç kuşkusuz biz Yozgatlılar, yıllardır şaşmayan sağduyumuzu bu değerlendirmeler ışığında bir ve beraber, kardeşçe ve barış içinde yaşamaktan yana kullanacağız.
Yozgat da bizim, Türkiye de…