GENÇLİK insanın en heyecanlı ve en arzulu olduğu dönemdir. Yüce Yaratanın bize emanet olarak bıraktığı sayısız nimet ve sayısız değerler vardır. Bu nimeti elinizden kaybettiğiniz an gerçek değerini anlayabiliyoruz. Gençlik de böyle bir değerdir. Hovarda ve savurganca harcanan gençliğin hesabını vermenin kolay olmayacağını sanıyorum. Sonuçta emanete yapılmış bir saygısızlık ve ihanet söz konusudur.
Mevla her şeyi helal ve mubah dairesinde kalmak şartıyla o kadar çok nimet yaratmış ki   (sayamazsın da) say sayabildiğiniz kadar… Bize ne oluyor ki Cennetten kovulduğumuzu unutup bu haram meyvelerin  peşinde koşturuyoruz? Meşrusu var mı, evet, helali var mı evet, çeşit bol mu, evet!...Eeeee  niye halen nikahsız hayatların ve haram hayatın  peşindeyiz arkadaş?…
İnsan insanca davrandığı sürece kutsal ve onurlu bir mahlûktur. Davranışlarında ve insani münasebetlerinde Hakkın rızasına uygun yaşadığı sürece şereflidir. Elbette ki, yaratılışının bir amacı ve gayesi vardır. Kendisine takdir edilmiş olan ömrün vebalini ve sorumluluğunu bilerek hareket etmek zorundadır. Çizgiden çıktığı ve keyfiliğe düştüğü an, emanete olan ihanetinin hesabını verecektir. Bu hesaba kendi bedeni, çevresi ve olaya tanıklık eden tüm varlıklar şahitlik edecektir.
Mevla helal dairesinde kalmak şartıyla tüm nimetleri kulunun istifadesine sunmuştur. Mal,  mülk, kadın- kız, oğul- uşak, makam, mevki, para-pul, şöhret- nam  bunlardan bazılarıdır. Bunları izin verilen edep ve namus çerçevesinde kazanır, kimsenin malına, namusuna ve ırzına saldırmadan elde ederseniz mubahtır ve helal dairesindedir.
Haramı helali gözetmeden toplar biriktirtseniz işte o zaman Yüce Mevla  ilahi adalette hesap vermeye hazırlıklı olun buyuruyor.. Yaptıklarının hesabını vereceğini bilen bir insan hayatını hoyratça harcaması akıl karı değildir.
Sözün özü: Çarşıda, sokakta, caddede el ele gönül gönüle gençlerle karşılaşıyoruz. Ne güzel, sevgide buluşuyorlar(!) diyebilirsiniz. Sizin hoşunuza da gidebilir. Bunlar âşık, birbirini seviyorlar, sevenleri de ayırmak doğru değil diyorsunuz. Harama olur veriyorsunuz ve haramı mubah görüyorsunuz.
Doğru düşündüğünüzde böyle bir hayat “ Mubah mıdır?” Şimdi birileri çıkıp “ Hangi devirde yaşıyorsun arkadaş(!)” diyecek valla hiç umurumda değil “ Nikâhsız hayatlar” beni rahatsız ediyor. Meşru ve helal dairesi varken insanları harama ve yasak ilişkilere sevk etmek Yaratıcıya olan isyanı gösterir, kimse kusura bakmasın. Evlenmek- nikâh helal mi? Evet… Öyleyse buyur nikaha!..
Bakıyorsunuz cadde sokak el ele gönül gönüle gençlerle dolu…Güya bu çocuklar sevgiyi paylaşıyorlar. Eşleri midir, hayır. ailesi midir, hayır, evli midirler, hayır…Yaa? Sevgililer, birbirlerini seviyorlar. Toplum da bunu mubah görüyor ve artık ayıplamıyor. Yani meşru, ama nikâhsız- haram  hayatlar bunlar…
Böyle bir hayattan çocuklar doğarsa ne olacak?... Kolayı var canım evlendiririz giderler. Yani haram meyveyi meşrulaştırırsın!... Buna gücümüz yeter mi? Onu da bilemem. Haram meyve birilerinin canını sıkıp çöp kutusuna bırakılmışsa, dokuz ay sonra hayata merhaba diyecek!.. Bu çocuğun hükmü nedir? Valla onun cevabını da siz verin!..
Gençler evlenmemeli mi? Sevmemeliler mi? Hayır böyle bir şey demiyoruz. Sevmeliler, evlenmeliler, hatta yasak ilişkiden kurtarılmalıdırlar. Bu da biz anne ve babalara düşen görevdir. Adam, oğlum bir kız seviyor diye seviniyor, ne derler zil takıp oynayacak?..
Sorumlu olduğumuz bir hayatın, hesabını vermeyeceğimiz bir yaşamın, eza ve cefasını çekemeyeceğimiz bir ömrün günahına niye girelim? Bu vebali dağlara yükleseniz dağlar taşıyamaz, sizin derdinize ne oluyor?