YOZGAT'ta kurumlar amirleri, il yöneticileri, siyasetçiler basın mensuplarını adeta kendi personeli gibi görüyorlar, tabi ki; işlerine geldiği sürece. Sanırsınız karşılarında 'Selamsızlar Bandosu' var. Ne derlerse o çalınsın, o yazılsın, o çizilip, söylensin...

Garip bir durum... Birilerinin kendi istedikleri gibi konuların yansıtılması doğal bir durum, sorun yok. Ama buna direnmek yerine çanak tutulması daha çok garip bir durum. 'Tekelcilik' anlayışı var ama bunun asıl adı 'Gizli Sansür' olsa gerek. Bence öyle...

Bir kurumdan basın bülteni gönderiliyor. Verilen bilgilerde eksiklik varsa bunun sorulması gerekirken, bülteni gönderene yapılan haber yönlendirilip, 'onay' alınıyor. ''Şurası olmamış!'' denildiğinde düzeltilip, tekrar servis ediliyor, ilgilisine.

Başka birisi çıkıp, ''Efendim siz bize söyleyin, kamuoyu oluşturalım, sonra siz gereğini yapın!'' önerisinde bulunuyor. Kabul görüyor. Ama kamouyunu bilgilendirmek asıl görevi olan basın mensubu, 'Kamuoyu oluşturma' görevini üstlenince, vatandaş bunu yemiyor. 

İl yöneticileri, kurum amirleri, üzerinde baskı kurabileceği kuruluş temsilcilerini yaptıkları etkinlikler için yeterli görüyor. Hatta bir etkinlikte, TRT muhabiri olmadığı gerekçesiyle etkinlik başlatılmıyor, neredeyse tören iptal noktasına geliyor.

Önceki gün yine bir tören, etkinlik yapıldı. Ulusal basın temsilcileri dışında kimsenin haberi yok. Neden? Çünkü, bir yanlış yapılırsa davet ettiklerine ''Bunu yapmayın/yazmayın!'' diyebiliyorlar. Onlarda yazmıyor. Aç bırakıldıkları bile oluyor ama yine de gıkları çıkmıyor...