Son günlerde masum insanlarımızı hedef alan, ülkemizin bölünmez bütünlüğüne yönelik terör saldırıları yoğunlaşmış durumda. Hainlerin amacı terör estirmek, yılgınlık yaratmak ve halkı paniğe sevk etmektir. Bununla da  güya Türk güvenlik güçlerine göz dağı verip,  amaçlarına ulaşacaklarınız zannediyorlar.
Elbette ki terör nedeniyle ölen insanlarımıza üzülüyoruz. Ama asla bu hainlerin saldırıları bizleri yıldıramayacak. Kardeşliğimizi bozamayacaktır. Tabii ki birilerinin ocağına ateş düşüyor ve hepimizi derinden yaralayan hadiseler yaşanıyor.Terörü ve teröre destek olanları lanetliyoruz. Allah onların belasını versin. Mektubunu aldık ve  yakınını kaybeden bir hocamızın acılı duygularını sizinle paylaşıyoruz.                                                           
 (Süleyman COŞKUNER/ Antalya)
 “13 Mart 2016 gün akşam saat 18.45 de Ankara Kızılay Güven park’daki otobüs duraklarının en kalabalık yerinde, kahrolası hain teröristler  tarafından bir bombalı  araç patlatıldı. Bir kısmı olay yerinde, bir kısmı hastane yollarında, bir kısmı da hastanelerin acillerinde 37 canımız vatanımız için şehit oldular.
Kimler yoktu ki, 15 yaşında bir gencimiz, gencecik üniversite öğrencilerimiz, milli bir futbolcumuzun babası, bir partimizin kıdemli bir ilçe başkanı, daha nice kıymetli vatandaşımız…
Elbette hepsi de bizim için kıymetli idi. Ama Zeynep’imiz bizim yavrumuz, kuzumuzdu. Yandı yüreklerimiz ki, hem de sönmemecesine. Gencecik bir hukuk fakültesi öğrencisi. Yine bir hukuk fakülteli genç arkadaşıyla birlikte terör şehitleri kervanına katıldılar.
Erzurum Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesinde 1977-1981 yıllarında birlikte okuduğumuz sınıf arkadaşımız, sevgili kardeşim Mali Müşavir ve İşadamı Ali İhsan Gülsoy’un iki kızından küçüğü idi Zeynebimiz. Abla kızımız Elif de genç bir avukattır.
Olay günü arkadaşım Ali ihsan Mengen Şirinyazı’daki işyerindedir. Televizyonlardan olayı duyunca hemen Zeynep’imizi arar ve cevap alamaz. Soluğu hızla Ankara’da alır. Eşi Asiye hanımla birlikte bütün hastahanelerin acillerini, hatta karakolları dahi ararlar, fakat bulamazlar yavrumuzu. Kimin aklına gelirdi, kim kabullenebilirdi adli tıbbın morgunu soruşturmak, kimin gönlü isterdi morglardan araştırmak…
İsimler medyada yayınlanınca acı gerçek hepimizin yüzüne yıldırım gibi çarptı. Yıkıldık, kahrolduk. Çünkü çoğu sınıf arkadaşımız gibi ben de ailecek yavrumuzu çok yakından tanıyorduk.
Bu satırları içim kan ağlayarak yazıyorum. Amacım acılarımızı tazeleyerek yeniden üzülmek ve sizleri üzmek değil. Amacım tarihe not düşmek.
Acı haber çabuk yayıldı ve otuza yakın sınıf arkadaşım ve ben Ankara yollarına düştük. Aynı akşam Ankara’da olan sınıf arkadaşlarımız hemen yavrumuzun evlerine gidip ailemize destek olmaya çalıştılar.  
Ertesi gün öğle namazından önce, bir mahşer yerine dönen Karşıyaka mezarlığı camisinde toplandık. Terör patlaması şehitlerimizle birlikte 34 adet cenaze namazı kıldık. Belki hepimiz için bir ilkti. “Hatun kişiler niyetine 6 vatandaşımız, Er kişiler niyetine 5 vatandaşımız” olmak üzere 7 kez cenaze namazı kıldık.
Namaz öncesi manzarayı anlatabilmeye ne satırlarım yeter ne de gücüm. Feryatlar, figanlar, ağıtlar, öfkeler, lanetler, hüzünler. Allah’ım, bir insan en yakın arkadaşını ve ailesini teselli etmede bu kadar mı çaresiz kalırdı? (Devamı var)