BASINDA sansürün kaldırılışının 109'ıncı yıldönümü. Yani, bundan 109 yıl öncesinde yayın yapan gazeteler, mecbualar, kitaplar baskıya girmeden önce devlet tarafından görevlendirilen memurlar tarafından inceleniyor, uygun bulunmayanlar yayından çıkartılıyordu. Çıkarılan haber, fotoğraf veya yorumun yerine başka bir şey konuluyor, genel olarak ise sansürlü alan boş olarak veriliyordu. Bazen gazetenin veya derginin yayınının tamamen durdurulduğu da oluyordu. Bilmiyoruz, o günleri yaşamadık. Yazılı kaynaklar böyle söylüyor...
Ancak 12 Eylül 1980 darbesini yaşayanlar, o günleri hatırlayanlar bilir. Benzer uygulama o yıllarda yapıldı. Özellikle ulusal yayın yapan gazetelere birer rütbeli ataması yapıldı. Sürekli yayınlar kontrol altında tutuldu. Anadolu'da durum farklıydı. Yozgat'ta yerel gazeteler genel olarak ulusal yayın yapan gazetelerden aldıkları haberleri yayınlayan, resmi ilan gazetesiydi. Ulusal basında çıktığında kimsenin sesini çıkartmadığı haber, yerel düzeyde 'Gel bakalım, bu haberi hangi amaçla yazdın!' moduyla Jandarma Karakolu'na davet ediliyorduk. Soruları yanıtlıyorduk...
O yıllarda, gecenin ilerlemiş bir vaktinde Eskipazar Mahallesi'ndeki evimin kapısı öylesine çalınıyordu ki; kapı kırılacaktı sandım. Kalktım, kapıyı açtım. Biri rütbeli, ikisi silahlı asker. Yanlarında mahallenin Muhtarı Hasan Taşaslan... 'Hayrola' demeye kalmadı, komutan 'Seyfi Çelikkaya sen misin?' sorusuna aldığı yanıt üzerine, elindeki tutanağı uzatıp, imzalamamı istedi. 'Nedir?' sorusunu yönetmeme bile gerek kalmadan, 'Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit yurtdışında birisene mektup yazmış,  bu mektubu yayınlamayacağına dair tebligat' açıklamasında bulundu. İmzaladım. Sıkıyönetim var, gece sokağa çıkmak yasak. Onlar uzaklaşırken, arkalarından baktım. Oturduğum evin etrafı silahla askerlerle sarılmış, iki araç dolusu asker. Durumun vahametini ertesi gün anladım. Jandarma bana gelmeden önce, mahalle muhtarı nerede oturduğumu bilmesine  rağmen, komşularımızın kapıları çalınıp, nerede oturduğum sorulmuş. Yani mahalle sakinlerinin üzerimde bir baskı oluşturmasına da çalışılmış...
Sansür gerçekten onay verilecek bir durum değil. Dün bunlar yaşanırken bugün de daha farklı bir uygulama mevcut. Otokontrol anlayışımızı, sansür ile karıştırınca, her gazetenin başına bir resmi görevli dikmeye gerek kalmayıp, kendi kafamızda 'sansürü' devreye sokuyoruz. Söylenecek çok söz var. Ama kime derdini anlatabilirsin ki!..
Türkiye'de ilk sansüre muhatap olan gazete Tercüman-ı Ahval. 1860 yılının sonlarında yayına başlayan gazeteye 1961 yılınnın Mayıs ayında sansür uygulanıp, iki hafta süreyle yayını durduruldu. Tercüman-ı Ahval Gazetesini çıkartan isim Yozgatlı Agah Efendi. Bozok Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Salih Karacabey, özel gün nedeniyle kahvaltı verdi. Keşke bu kahvaltıda, tarihi Cumhuriyet Mektebi binasının 'Agah Efendi Gazetecilik bölümü' olarak açıldığının müjdesini verilebilseydi...
DÜNDEN BUGÜNE, BUGÜNDEN YARINA 
Kerkenes Tarihe Işık Tutacak...

MED’ler ile Lidya’lılar arasında 5 yıl devam eden ve M.Ö. 585 yılı, 28 Mayıs günü Güneş tutulmasıyla sona eren savaşa sahne olan Antik Pretia şehrinde, 7 giriş kapısından biri olan Kapodokya kapısı, 24 Temmuz 2003 yılında ortaya çıkartılmaya başlandı. Sorgun ilçesine bağlı Şahmuratlı köyündeki Kerkenes dağında 11 yıl önce başlayan yüzey araştırmalarının ardından, geçen yıl sürdürülen kazılara, bu yıl kaldığı yerden devam ediliyor.