Recep Bey, kendisine “Bey” denmesine gizli gizli alındığından olacak kendisi ve danışmanları uzun uzun düşünüp taşındılar, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu' na “Memur Kemal Efendi” deyiverdi ve böylece medyada da yer aldığı gibi “Koca bir çamı devirdi.”
    Ben kendimi bildim bileli bizim Milletin mazoşist bir yanı vardır.
    Henri De Sade denilen zat- ı muhterem çevresindekilere özellikle bayanlara manen, zaman zaman da madden işkence yapar, eziyet eder, her fırsatta hakaretler edermiş ve böylece psikoloji literatürüne “Sadizim” in girmesini sağlamıştır.
    Eziyet edilenler ise durumlarından hiç de şikâyetçi değillermiş çünkü onlarda bu durumdan hoşlanıyorlarmış ve bu nedenle de “Mazoşist” adını almışlar.
    Durum böyle olunca Sade' nin gözü açılmış ve o da acı çekerek mutlu olduklarını anladığından çevresindekilere iyi davranmaya başlamış.
    Şimdi Recep Bey' in şu andaki ruh durumuna bir göz atacak olursak, askerlere kelle, Apo' ya “Sayın” dediğini ve mahkûm olduğunu biliyoruz. Bir de askerler, memurlar, Ananınızı da alın gidin dediği çiftçiler, emekliler, öğrenciler, fazla uzatmayalım hemen her kesim ile diyalogu tamamen kesilmiş durumda. Sadece monolog halini sürdürüyor, o da her geçen gün rahatsız verici bir tondan azarlar gibi, yüksek bir perdeden ve candan değil camdan…
    Ne var ki bağırdıkça, küfrettikçe, toplumu her fırsatta gerdikçe, ağladıkça, oy oranı, dolayısı ile desteği arttıkça artıyor, nerede ise her iki kişiden birinin oyunu alıyor ve benim yukarıda sözümü ettiğim teorim güçleniyor.
    Referandumda 50 milyon civarında vatandaş oy kullanacak, 25 milyonu birkaç kişi geçen taraf bu mücadelenin galibi olacak…
    Recep Bey' e göre “Evet” diyenler demokrat, “Hayır” diyenler ise darbe taraftarı…
    Referandum paketine 12 Eylül promosyonunu ekleyen AKP hızını alamayıp 27 Mayıs' ı da işin içine katmak isteyip Aydın' da Menderes sempatisini, giydiği gömleğin kefeni olduğunu söyleyip, oradan da Eskişehir' de ise yarım asır önce idam edilmiş olan rahmetli Polatkan üzerinden nemalanmak için başka tabanlar önünde ağlama moduna geçerek dudaklarını büzdü ise de Yozgat' taki CHP mitinginden cevabını aldı : “Sana hiç kimse idam gömleğini giydiremez ne var ki kul hakkı var ise onun da hesabını sorarım…”
    Hele bir de yandaş/yoldaş medyanın Yüksek Askeri Şur'a (YAŞ) toplantısına savaş olarak yaklaşmaları ve değerlendirmeleri, “Zafer kazandık (!)” gibi anlamsız yorumlara ve biz-ötekiler şeklinde toplumu bir başka açıdan bölmeye çalışmaları da gözlerden kaçmadı doğrusu…
    Baş döndürücü gündeme bir de birkaç saatte karar verebilecek olan 11. Ağır Ceza' nın sonunda “Hukuksuzluk üzerinden hukuk olmaz.” Yani kaçma ihtimali üzerine tutuklama kararı olmaz, deyince herkesin aklından “Yahu kardeşim alelacele PKK' lılara kurulan direkler arası mahkeme kadar olmasa da şu YAŞ yapılmadan bir gün önce karar verilseydi ya!” geçtiğinden eminim…
    12 Eylül' deki oylamanın 8-10 Ağustos tarihlerindeki Kurban Bayramı dönüşüne geçen tatilcilerin oy kullanamayacağını hesaplayan ve kendileri tarafından biberon ile beslenenlerin ise Umre' ye gitmemeleri konusunda uyarı yapmalarını her iki tarafın da safları gittikçe sıklaştırma hareketi olarak değerlendiriyor ve gelecek günlerde daha neler göreceğiz, diye düşünmemize neden oluyor.