SOSYAL medya; bir çoğumuzun yoğunlaştığı, çokça zaman harcadığı görsel alan. Ne niyetle girdiğimiz ve ne derece faydaya çevirdiğimiz bizim elimizde.  Sosyalleşmenin adresi sosyal medya; insanları anlamayı, tanımayı, saygı göstermeyi öğretir. Kendini ifade etmenin, bilgilenmenin de mümkün olduğu sosyal medyayı doğru kullanmak önemli.
Her meslekte olduğu gibi, gazeteciler ve yazarlar da virüs sebebiyle sıkça kullanır oldu sosyal medyayı.
Çünkü gelişen teknoloji, haberlerin internete taşınmasına ve internet haberciliğinin doğmasına, çoğalmasına neden oldu. Gerçek okurların hala gazete kokusundan vaz geçmeyip “Bir ekmek, bir gazete” aldığını söylemem de gerekir.
İnternet habercilikte “Kaç kişi tıkladı? Kaç kişi abone oldu?” kaygı ve yarışı, sayısız magazin haberinin internette yayınlanmasına, okurların gerçeklerden uzaklaşmasına neden oluyor.
Haberlere konu olan magazin dünyasının, yaşam standartlarının nasıl bu kadar tükenmez bir kaynağa sahip olduğunu merak ettiğimiz yüzleri ile günlük yaşam kaygısındaki vatandaşa ne mesajı verildiğini anlamak mümkün değil.
Örneğin;
Kanal D'deki görevinden istifa eden, bir hafta sonra ünlü bir siyasetçinin oğlu ile aşk yaşadığını duyuran Buket Aydın'ın haber sunucusu Jülide Ateş'e, "Mekânın sahibi geri geliyor." diye sosyal medyadan paylaşım yapması gibi.
Askere gitmemek için kendini Meksika'da işçi olarak gösterip bedelli askerlik yapan ve hapis cezası alan Serdar Ortaç’ın "Ermenistan'a karşı Azerbaycan saflarında savaşmak için askere giderim." haberi gibi.
Odun alacak parası olmadığı için çocuklarının yanına saç kurutma makinesi bırakıp yan odada intihar eden Emine Akçay’ın dört satırlık haberi yapılırken “Şarkıcı Alya’nın pizzasından tel çıktı!” haberinin büyük yer kaplaması gibi.
Ne yazmakla ne okumakla bitmeyecek magazin haberlerinin, özellikle ulusal gazetelerin sayfalarında en görünür şekilde vatandaşa sunulmasını anlamak zor.
Habercilik konusunda çizgisinden şaşmayan yerel gazeteleri bu anlamda takdir etmek gerekir.
Çünkü Şarkıcı Alya’nın pizzasından tel değil dev de çıksa yerel gazetelerde haberini göremeyiz.
Sevgili hemşehrilerim, yanlış anlaşılmak istemem. Kimsenin yediğinde, içtiğinde, parasında, pulunda gözüm yok çok şükür. Ancak gazete ve sosyal medyadaki bu habercilik tarzını görüp "Gazetecilik nereye gidiyor?" diye düşünürken bir anonim sözü hatırladım:
Şamana; “Zehir nedir?” diye sormuşlar.
İhtiyacımızdan fazla olan her şey zehirdir.” demiş şaman.
Güç, yiyecek, ego, hırs, kıskançlık, korku, öfke, kendini beğenmişlik, hatta iyi niyet bile.
O nedenle; ülke gerçeklerinden uzaklaşmanın fazlasını zehir kabul edelim, her yazılanı haber diye okumayalım, sapla samanı, çöple teli birbirinden ayırt edelim.
Etmezsek; bir gün mecbur kalır, çöp karıştırırken haber olursak üzülenlerin sayısı, pizzamızdan tel çıktığında üzülenlerin sayısından daha fazla olmaz.