PYD'nin, PKK ile bazı kaynaklara göre benzer görüşleri savundukları bazı kaynaklara göre de aralarında bir ortaklık olduğu öne sürülmektedir. PYD, hem Özgür Suriye Ordusu hem de Suriye Baas Partisi Hükümeti ile zaman zaman silahlı çatışmalara girmiştir. 16 Temmuz 2013 Günü El Kaideci Çetelerin YPG'nin Kadın Kolu, (Kadın Savunma Birlikleri) YPJ'ye saldırması ile patlak veren çatışmalar halen şiddetlenerek sürmektedir. Şu ana kadar 250 el kaideci çetenin öldürüldüğü sanılıyor.
Kobani, Kürtlerin kanton bölgelerinin tam ortasında. Batıdan Afrin, doğudan da Cezire kantonları var. Kobani'nin IŞİD'in eline geçmesi, IŞİD'in hareket alanını genişletirken, Kürtlerin kanton birliğini zayıflatacak. Yani Kobani, her iki taraf için de jeostratejik öneme sahip. IŞİD için önemli, çünkü petrol ticareti umudunu koruyacak. Kürtler için de Kuzey Irak petrolünü satmak için Ceyhan'a alternatif bölge olabilir.
Bu bölgenin hakimiyeti kimde olacak? IŞİD gittikten sonra, Esed'e değil, Barzani'ye teslim edilecek. Bunun en net göstergesini de şuradan görebilirsiniz: IŞİD, Musul'a, yani Irak hükümetine saldırdı ancak Washington, müttefik olarak Bağdat'ı değil, Erbil'i seçti. İşin başlangıcından kurguyu anlamak mümkün. Kuzey Irak'ın Ceyhan'a petrol pompaladığı boru hattı, Kerkük-Ceyhan boru hattıyla Fişhabur'da birleşiyor. Birleştiği nokta, tam Türkiye sınırının altında. Aynı zamanda Suriye sınırına da çok yakın. Zaten boru hattı Suriye sınırına kadar getirildi. Suriye'nin kuzeyinde oluşacak Barzani'ye bağlı Kürt oluşumu, oradaki boru hattının devam etmesiyle beslenebilir.
Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler Türkiye’nin gücünün sınırlarını ortaya koymuştur. Türkiye şu ana kadar Suriye, Filistin, Irak başta olmak üzere Ortadoğu’daki tüm sorunlarla yakından ilgilenmiş ve seferber edebileceği tüm gücünü harekete geçirmiştir. Ama bölgesel başta güç olmak ya da Ortadoğu’nun liderliği daha fazlasını gerektiriyor. 
Daha fazlası ise daha fazla kapasite, risk ve maliyet demek. Kendi iç dengelerini sağlamada zorlanan Türkiye’ninse ne daha fazla risk alacak durumu ne de seferber edebileceği daha fazla gücü var. Ayrıca Türkiye şimdiki duruma aldanmamalıdır. Bölgede dengelerin henüz kurulmamış olmasından kaynaklanan bir güç boşluğu söz konusudur. Bu nedenle Türkiye’nin izlediği liderlik politikaları kısa vadede çok tepki çekmeyebilir ama uzun vadede Türkiye’nin pozisyonu ancak dengeleyici güç olabilir. O nedenle Türkiye Ortadoğu’da liderlik hayalleri kurmak yerine, ulaşılabilir gerçekçi hedeflerin peşinde koşmalı. Bunun için en uygun pozisyonsa, coğrafyanın, sosyokültürel ve siyasal yapının emrettiği “dengeleyici güç”tür.
IŞİD'in, Suriye'nin Ayn El Arap (Kobani) bölgesini kuşatması, Suriye'nin kuzeyindeki bütün planları açığa çıkardı. IŞİD, Kobani'yi ele geçirip Türkiye sınırını tamamıyla kontrol altına almak istiyor. Kürtler, devlet kurma amacında. Küresel güçler Akdeniz'e ulaşan enerji koridorunu güvence altına almayı ve Türkiye'nin Araplarla irtibatını kesmeyi planlıyor. Türkiye ise sayıları 2 milyonu aşan sığınmacılara kalıcı bir çözüm bulmanın ve nihayetinde Esed'siz bir Suriye'de 'eşit yönetim' oluşturmanın derdinde. Kobani herkes için kilit şehir. Bu yüzden politikalar günlük gelişiyor; ABD, Türkiye ve PYD' den sürekli birbiriyle çelişen açıklamalar geliyor.
Türkiye'nin Ortadoğu politikasını soğukkanlı bir şekilde yeniden değerlendirmek zorundadır.  Türkiye adına bu anlaşmaya imza koyanlar İsrail'in kısa bir süre sonra Lübnan'a sivil hedefleri de kapsayan böylesi bir katliam saldırısında bulunacaklarını biliyorlar mıydı? Türkiye, bölgede yaşayan halkların gönüllerini kazanmalı. Bölgenin demokratikleşmesinde STK'lar ve gönüllü kuruluşlar büyük önem arz ediyor, bunlar desteklenmeli . Bölgede söz sahibi olabilmek için medya gücü daha etkin kullanılmalı. Ortadoğu konusunda Türkiye çok daha ciddi çok daha aktif bir politika takip etmelidir.