Rahmetli Özal’ın bir “Ortadirek ” tanımı vardı. Çileyi çeken Ortadirek, devletin yükünü taşıyan Ortadirek, çalışan Ortadirek, alın teri döken Ortadirek. Ancak sıkıntılara göğüs geren, elini taşın altına koyan ve devlet babaya sahip çıkan da Ortadirek.
Şimdilerde Ortadirek emekli, yani takavit, yani dul-yetim, yani yoksul ve gariban… Maaşını da bilen yok, nasıl geçindiğini de düşünen yok. Siyasetçi mi, onlar “Gemisini kurtaran kaptan!” cinsinden köşeyi dönmenin hesabındalar. Ortadireği kim düşünecekmiş.
Asil sıkıntıları göğüsler vekil efendilik peşindedir. Asiller geçim derdinde ama vekilleri malı götürmenin peşinde. Ne garip bir ülkede yaşıyoruz değil mi?
Maaş dengesizliği Türkiye gibi başka bir ülke var mı bilemeyiz. Çalışanı da öyle, emeklisi-dulu, yetimi de… Baksanıza adamlar mezarda emeklilik yasasını çıkardı, kimse emekli olmak istemiyor. Niye emekli olsun ki, emeklilik demek açlığa, yoksulluğa, sefalete mahkûm olmak demektir. Helal olsun bu yasayı çıkaranlara. Dua ediyoruz yedi sülalenize.
Ortadirek’ten söze başlamıştık. Ortadirek kaç lira ile geçiniyor, dersiniz. 500 ila 750 arasında. Korkmayın bu maaşın altında çalışanlar da var. Onların sesi-soluğu hiç çıkmıyor. Hayat denen acımasız yükün altında inim-inim inlemektedirler.
Asgari ücret tanımı var. asgari ücret adıyla çalışıp o parayı alamayanların sayısı da az değil. Kolayı var: “Kardeşim bu maaşa çalışırsan çalış, yoksa sokakta gezen milyonlarca işsiz insan var onları çağırırız”. Öyle ya sokaklar işsiz gençlerle dolu, kimin umurunda? Malı götüren götürsün, dolabını çeviren çevirsin, işini beceremeyenler kalsın yükün altında.
Sahi sayın vekillerimiz hiç düşündüler mi acaba, işi olmayan insanlar geçimini nasıl sağlıyor? Onlar da Ortadirek grubundan canım. Bana ne? Diyeni ben devlet adamımı soyar mıyım?
İşin garibi şu, hitap edince herkes Ortadireğe sesleniyor. Hesabını onlar üzerinden yapıyor, oyu onlardan alıyor, onları bedava-karın tokluğuna çalıştırıyor, şapkayı onlara sallıyor, hesabı onlar üzerinden yapıyor. Ancak nimete geldi mi, Ortadirek kazanın dibini sıyırıyor. Bazı dostlarım diyor ki, “Ya Ahmet hoca gazetecisiniz ama bunları yazmıyorsunuz?”
Allah Allah ya bizi takip etmiyorsunuz ya da okumuşluğunuz yok arkadaş.
Tedbir almaya, uygulamaya gelince adamların yüreği taş bağlamışsa biz ne yapalım, vekil asılın hanesini terk edince geri dönüp bakmıyormuş, kulaklarını tıkıyormuş, seslerini duymak istemiyormuş biz ne yapalım arkadaş?
Verdiğin emanetin hesabını sen soracaksın.
Biz mi duyarsız olduk, vatandaş mı duyarsız, yoksa siyasiler mi? Varın gerisini siz anlayın. Birileri görevini yapmadığı halde, yerinde durabiliyorsa siz duyarsızsınız demektir. Var mı bu işin lamı cimi?
Tepkiye gelince “Ortadirek” tepkisiz kalıyor. Tepkiyi yanlış anlamayın, yasal tepkiden, demokratik duyarlılıktan söz ediyoruz. PKK’nın tepkisinden söz etmiyoruz, öyle bir tepkiyi de insani ve milli bulmuyoruz. Vatan hainliğine eşdeğer kabul ediyoruz.  O siyasetçi (sözde milleti savunan) ama bölücülüğü dile getiren vekillerin sözleri de kanımıza dokunuyor, bunu iyi bilsinler. Vekil de olsa herkes haddini bilmeli.
Sözü uzattık, ey Ortadirek ya payende olmaktan çekil, ye sesini çıkar, ya da taşıdığın yükü sırtından at. İnsanca ve medenice yaşamaya aday ol… Halk’ın sesini duymayan, halka kulağını tıkayan, halka sırt çeviren hiçbir siyasi hareket geleceğini garanti altına alamaz.