Köşe yazarlarımızdan Rifat Çakır, kültürel miraslarımız, değerlerimiz konusunda birikimlerini, araştırmalarını paylaşıyor. Dünkü yazısında asıl adı Ömer olmasına karşın yerel bir lakap takılarak anılan ''Omuş Dayı'' ile ilgili konuyu ele almış...
Benim bildiğim Omuş Dayı ile sayın Çakır'ın anlattığı Omuş Dayı aynı kişi mi bilemiyorum. Yerköy ilçesinde Tarla Mahallesi'nde Delice Irmağı'na yakın bir yerde ikamet eden Omuş Dayı, bahçesinde bulunan özenle topraktan yapılmış fırınında çörek, börek hazırlar, karısı da kendisine yardımcı olurdu. Bu çörek ve börekleri ise oğlu ile birlikte satardı...
Omuş Dayının börekleri, çörekleri çok lezzetli olduğundan kısa sürede tükenir, bayram günlerinde ise, özel siparişler verilirdi. Özellikle Ankara'ya Omuş Dayının yaptığı çörek ve börekler götürülürdü, ikram babından...
Rifat Çakır'ın yazısını okuduktan sonra Yozgat Valiliğinden ''Obezite ile mücadele'' ilgili basın bülteni geldi.
Omuş Dayı'nın oğlu ile birlikte kafalarında taşıdıkları tepsilere doldurduğu çörek ve börekleri ''Börekçiiii'', ''Taze börek, çörek'' diyerek satışa sunduğu dönemlerde bu mücadele edilmeye çalışılan ''Obezite'' illeti pek bilinmezdi. Aşırı kilolu insanlar vardı ama boy ve enleri birbiri ile uyumsuz insanları görmek pek mümkün olmazdı. Hatta o yıllarda Yozgatlı birisi tarif edilirken, ''Uzun boylu, geniş omuzlu, dik gezen'' denirdi, erkekleri için. Kadınlardan söz edilirken ise, ''Orta boylu al yanaklı, buğday tenli'' denirdi.
Ama şimdi bunların hepsi mazide kaldı. Kadını da erkeği de artık göbekli ve kısa boylu hale geldi.
Bunun elbette bir nedeni var...
Birden fazla nedeni de var ama bunlardan birisi de sanırım tarım kenti dediğimiz Yozgat'ta tarımsal üretimin eski tadında olmamasından kaynaklanıyor.
Tarım alanlarının önemli bir bölümü boş, kullanılmıyor. Kullanılan tarım alanlarında üretilen ürünlerin tohumu ise, ''Mazisi'' çok karanlık.
Hal böyle olunca, sağlıksız ürünlerle yapılan ürünler, gıda maddeleri de insan yapısını olumsuz yönde etkiliyor. Yıllardır, gazete, radyo, televizyon ve gelişen teknoloji içerisinde diğer iletişim araçları kullanılarak ''Alın, kalitelidir, sağlıklıdır'' denilen gıda ürünlerinin yaptığı tahribatların ardından şimdilerde, ''Almayın!, tüketmeyin!'' uyarıları yapılıyor.
Hep deriz ya, ''Bataklığı kurutmak yerine sivrisineklerle mücadele ediyoruz!'', işte onun gibi bir şey bu. Sorunu kökünden çözebilmek için sağlıksız gıdaların üretimini engelleyecek tedbirler almak yerine, ''Yatırım yapıyor'' denilerek, tesislerin kurulmasına izin veriyoruz, ardından da belirli bir dönem sonra ''Bu ürün sağlığa aykırıymış!'' deyip, ''Almayın!'' uyarısında bulunuyoruz.
Dün Çiçekdağı İlci Tarımsal Üretim Çiftliğindeydik. Çiftlikte sağlıklı, sertifikalı ürünlerin üretimi yapılması noktasında çalışmalar yapılıyor. Zaman içerisinde bu konularla ilgili gerekli bilgileri paylaşacağız.
Bu tip işletmelerin sayısının artması gerekir, diye düşünüyorum.