SİZLERİ bilemem ama 'Olgunlaşma' denildiğinde aklıma hep, bir meyvenin hamlıktan kurtulma hali, 'Enstitü' eklendiğinde, ham olan bir maddenin işlenerek farklı şekillere evrilip, farklı alanlarda da kullanılabilir hale getirilmesini düşünür/hayal ederim...
Halkevleri bünyesinde varolup, daha sonraki dönemlerde Milli Eğitim ve Halk Eğitim bünyesinde varlığını sürdüren 'Olgunlaşma Enstitüsü' daha çok öğretimlerini tamamlayamayan genç kızların meslek sahibi olmalarına yönelik 'mesleki eğitim' verirdi. Buradan mezun olanlar, Halk Eğitim bünyesinde açılan kurslarda 'Usta Öğretici' sıfatıyla görev alırlardı...
Halkevleri bünyesindeki 'olgunlaşma' algısı, gençlerin yeteneklerini geliştirmelerine katkı sağlayan 'usta-çırak' ilişkisine/geleneğine dayanıyor. Yani farklı becerileri olanlar, uslatarı tarafından olgunlaştırılıyordu...
Bu olgu bir süredir yeniden gündeme taşındı. Özellikle büyükşehirlerde 'Olgunlaştırma Enstitüleri' aktif olarak açıldı. Faaliyetlerini sürdürüyor. Usta-çırak ilişkisi/geleneğine bağlı olarak faaliyet yapan bu enstitüye sanırım Yozgat'ın diğer illerden daha çok ihtiyacı var...
Yozgat'ın bir zamanlar var olan ticari yapısında, üretime dayalı el sanatları, meslekleri yok olmuş durumda. 'Yozgat'ta taş baskılı yazmalar yapılırdı' denildiğinde 'sahi mi!?' şaşkınlığı yaşanıyor. Demir doğrama, bıçak, kalvaniz, soba, binbir çeşit şeker, leblebi, çekirdek, toprak hammaddeli süs eşyaları. Dahası da var. Yozgat'ta yapılırdı. En güzel/kaliteli ayakkabılar yapılır, giysiler, şapkalar dikilirdi. Kilimler dokunur, kıl battaniyeler el yapımı tezgahlarda hayat bulurdu...
Bunların gelecek kuşaklara aktırılması gerekir. Enstitü konusu gündeme alınmalıdır...