Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunun, TBMM Genel Kurulunda, kabul edilmesi her haliyle güzel de, şehirlerin hemen yanı başında taşınmazları olanları da perişan edecektir. Büyükşehirlerin bitişiğinde imar görmemiş ve 20 dönüm altında kalmış (19.999m²) içerisinde hissesi olanlar yandı! Demektir. 100m², 200m² oranında paydaş olanlar ancak o alan içerisindeki hissedarlara satmak mecburiyetinde kalacaklardır. Hiçbirisinin de birbiriyle hısım ve arkadaşlıkları da bulunmamaktadır. Misal, arazinin değeri metrekare olarak 100TL ise siz o alanda hissesi olmayan haricden birisine 200TL ye satamazsınız. Hisse sahipleri de bu hususu bildiklerinden değerinin altında fiyatlarla vatandaşın elinden ucuza mülk kapatmaktadır.
Vatandaşlar şehirlere yakın yerlerden ilerisini düşünerek yerler almışlardır. Bu yerlerin tarımla ilgisi bulunmamaktadır. Bazı yerlerde, 19 dönüm içerisinde 50-60 hissedar bulunmaktadır. Burada kim kime tarım yaptıracaktır? Hadi köyleri anladıkta! Büyükşehir çevresindeki alanlar nasıl çözümlenecektir. Bu düpedüz mülkiyet hakkının kısıtlanmasıdır. İhtiyacı olanlar mülkünü dışarıdan birisine satamayacak, hissedarlardan birisine değerinin altında satmak mecburiyetinde kalacaktır. O zaman Türkiye de hisseli arazi satışını tamamen yasaklanması gerekir! Bundan sonrada vatandaş ne izale-yi şuu ile uğraşsın nede şufa hakkıyla… Ayrıca şehirlerde ki, kardeşleri, köydeki kardeşlerle karşı karşıya getireceklerdir.
“Al hissemi” – “Param yok.” Sonuç izale-yi şuu.. Bu kanun sonucu, mahkemeler yığınla izale-yi şuu davalarıyla dolup taşacaktır. Bu kanunun özü, köylerde ki, tarım arazilerinin parçalanmasını önlemeye yönelikte, büyükşehirlerin durumu göz önüne alınarak hazırlansaydı kaos ortamı doğurmazdı…