Anadolu'nun en orta yeridir Sorgun..Güleç yüzlü, dost canlı insanların yaşadığı gönüldaş adamların şehridir. Yozgat'ın en büyük ilçesi olmasının yanında yetiştirdiği birbirinden değerli ozanları cömert yürekli hanedan değerleri vardır. Ömrümde gördüğüm ilk şehirdir Sorgun. “Abııım!... Gocahgene şeher lan bura…” dediydim. Bizim köylü Godek Paşaynan Gıllı Satılmış, “Babayın anayın aşını içiyim, nassı böyümüş ula Kohne, gurbanınızım bek tavatır apartumanlar yapılmış..” diyolardı.  Hükümet konağının yanında yurt tutmuş güvercinleri, kalabalık Perşembe Pazarı ve türlü türlü öteberiler satan renkli dükkanları ile ilk hayranlığımı kazanan mekandı bu hayalime sığmayan ilçe..
1980’li yıllarda Sorgun Lisesinde okurken Yazlak mahallesinde ikamet ediyorduk. Yazlak o yıllarda daha bir güzel, daha bir yeşil, daha bir bakımlıydı. Belediye ve diğer kurumlar bu mahalleyi Sorgundan saymıyorlarmı acaba. Yolları esik, kesik, evleri bakımsız, okul yok, pazar yok, mağaza yok, dükkan yok.. Hiçte olmayacak gibi duruyor. Köylerden teneke teneke üzümler, armutlar, pahla, pancar, gırmızı, suvan, getirilip satılırdı kuytu halinde. Düven, yaba, anadut, dırmıh, el ilağani, teşt, helke, sitil, guşşene, sabınna, peşgır, nodullu meses,grempet gutusu, turşu küpü, küpeli gazan, sıyırgı, teneke soba, gıslavet ayakkabı, mes, semer, goyun tıhırdağı, kağnı tekeri, at terbiyesi, yan gayışları, kosüre, kulek, çinik, zikke, boyunduruh ne ararsan vardı çarşılarında. Üzüm şirelerine akın eden arılar, caddelerde yoğurt, süt, peynir satan köylüler, pırtıcı dükkanlarının renkli vitrinlerine hayran hayran bakan köylü avratlar, canlı canlı işlek bakkallar, heyecanlı ve mutlu yüzlü insanlar dolaşırdı sokalarında. Köy yolları katar katar insan doluydu o zamanlar. Çocuğunu okutan, zahiresini satan, evine nevale almak isteyen grup grup köylüler gelirdi. Köylüsü de, Sorgunlusuda kendi yağıyla kavrulan, muhanete muhtaç olmayan bir yapıdaydılar.
Şimdi bakıyorum unu kuru, tuzu kuru bir kesim ve adım başı ağzına kadar dolu kahvehaneler. Üzülerek söyleyim ki geçen her zamanda işsizler ordusuna yeni neferler eklenirken, Mecliste bizi temsil eden vekillerimizin proje üretememesi, dağıtılan imkanlardan getirememesi, coğrafyaya uyumlu göçü önleyici istihdam yaratamamaları ve her alanda yetersiz ve duyarsız kalmalarıyla sürekli kan kaybeden bir pozisyon oluşmaktadır. Perşembe pazarında amaçsız dolaşan alım gücü düşük kuru kalabalıklar yürek burkarken, üstüne üstlük Şeker fabrikasının özelleştirilmesi söylemleri de iştahı tamamen kaçırmakta.
Sorgun deyince ilk akla Sorgunun sesi, nefesi, hamisi ve sevdalısı Genç Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Mahmut YILDIRIM ve 35 yıldır İstanbul Esenler Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanlığı’nı sürdüren Karaveli Köyünden Sorgunlu işadamı Ünal ÖZSOY gelir. Kültürel faaliyetleri, hemşehri aşkı ve memleket sevdaları ile iline, ilçesine sürekli bir şeyler kazandırmak için çaba harcayan bu değerler, idealist ve fedakar seslerini duyurmakta çoğu zaman yalnız ve çaresiz kalmaktadır. Aslında onlar  milletin gerçek vekilidir. Siyaset ahbap çavuş ilişkileriyle şekillendiğinden Mahmut YILDIRIM ve Ünal ÖZSOY gibi dürüstlük abidesi insanlar sürekli kuytu alanlara itilip, unutturulmaktadır.
Aslında içimi kemiren bir soruda şu. Bozok Üniversitesi neden bir fakülte açmaz bu devasa ilçeye. Üniversitemiz var diye en çok gurur duyan, maddi manevi en çok desteği sağlayan, okumuşu, okumamışı her imkanıyla katkı sunup, yanında bulunduğu, en çok nüfus, en uygun zemin ve en detay altyapı Sorgunda olmasına rağmen hak ettiği bu imkanı niye sağlamazlar. Kim engelliyor, nesini uygun bulmuyorlar bir türlü aklım almıyor.
Bir Mecburiyet caddesi oluşmuş ve Yozgat yoluna doğru Sorgun kaysın diye zoraki bir şartlanma sezinliyorum. Bereketli Bozok platosuna dedemin dedesinden beri buğday, nohut, mercimekten başka bir ürün ekmezlerdi, gidişat torunun torununa da aynı güzergahı işaret ediyor. Neden seracılık, kavakçılık, meyvecilik, sebzecilik ve hayvancılık gibi alterfnatif tarım teknikleri geliştirilemiyor. Neden bu cennet coğrafya hala bozkır olarak muhafaza ediliyor. Tarım ve sanayi kuruluşları, ziraat adamları ve iş sahipleri bu potansiyeli neden değerlendiremiyor.
Cennet Sorgunuma eğitim, spor, sanat, ziraat, sanayi, sosyal ve endüstriyel tesislerle donatılı Kayseri modeli bir mekan olması dileklerimle, sermayedar hemşehrilerimiz, milletvekillerimiz ve eğitimli insanlarımızın duyarlı, çalışkan ve organize gayretleriyle kabuğumuzu yırtmayı hak ettiğimiz zenginliğe kavuşmayı canı gönülden arzuluyor tüm Sorgunumuza Cenabı Allahtan bol nasip ve mutluluklar temenni ediyorum.