Hazreti Peygamber ilk olarak Mescid-i Aksa'ya gelmiş sonra bugün Kubbetüssahra caminin bulunduğu sarı kubbeli caminin içinde yer alan kayanın üzerine çıkarak miraca yükselmiş ve kendisinden önce gelen peygamberlere imamlık ederek namaz kıldırmıştır..
Yahudilerin amaçları Mescid-i Aksa’yı tıpkı El Halil kentindeki Halil İbrahim Camiî’nde yaptıkları gibi ikiye bölmek ve yarısını sinagog olarak kullanmak. Bu yasa tasarısı olarak İsrail Parlamentosu’na iki kez getirildi. Parlamentodan geçmezse yüksek mahkeme kararıyla bunu yasalaştırmak istiyorlar. Onun haricinde ikinci amaçları Mescid-i Aksa’yı komple ortadan kaldırıp yerine Yahudi mabedini inşa etmek. Bunun için yıllardır Mescid-i Aksa’nın altında kazı çalışmaları yapıyorlar.
Filistinlilere göre caminin temelleri bu kazı çalışmalarıyla sarsılmış durumda ve cami bilinçli olarak kendi kendine yıkılmaya doğru itiliyor. Yıkıldıktan sonra da Yahudi maberinin inşaatının yapılması planlanıyor. Zaten İsrail söz konusu mabedin maketini yıllar önce hazırlamış.                      
İsrail yılardan beri sudan bahanelerle Filistin'i ve Kudüs’ü işgal etmiştir. Oradaki Müslümanları yaşlı, genç, kadın ve çocuk demeden katlediyor. Bu da yetmezmiş gibi, inancımız gereği ibadetimizi yapmamız gereken mescitlerimizi ve camilerimizi de işgal ediyor. İsrail askerleri botlarıyla girip insanları çiğnedikleri yetmezmiş gibi, bir de oradaki mescide gelen Filistinli ve Kudüslü gençleri sudan sebeplerle katlediyor.
Bütün dünya bu durumu seyretmekle yetiniyor. İnsanlık bu duruma sessiz ve suskun kalıyor. Artık Müslümanlar için küfrün karşısında tek vücut olma ve İsrail'e karşı Mescid-i Aksa'nın özgürleşmesi için dayanışma içerisinde bulunma vakti geldi diyoruz.  Eğer İsrail bu zulmü yapıyorsa ümmetin suskunluğundandır. 
Ümmet Filistin'e, Kudüs'e ve Mescid-i Aksa'ya fiili olarak destekte zayıf kaldığından ve zayıf durduğundandır. Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa sadece Filistin ve Kudüs'te yaşayanların değildir. Kudüs ve Mescid-i Aksa tüm dünya Müslümanlarının ortak merkezidir. Dolayısıyla tüm Müslümanlar bu ortak merkeze sahip çıkmak zorundadır.
İbadet hakkı engellenemez. İnsanların ibadet hakkını engellemek zulümdür. Adalette Dünyaya örnek olmuş Osmanlı devleti ibadet hakkı ve ibadet özgürlüğü konusunda örnek olmuştur. Türkiye Müslümanların bu insani hakkını uluslar arası arenaya taşımalı, İbadet hak ve özgürlüğünün korunması konusunda yasal hakkını iyi savunmalıdır.
Kudüs’te yaşan baskı ve zulüm dünya kamuoyun taşınmalıdır. Dernek ve sivil toplum örgütleri olarak sesimiz gür çıkmalı, her ortam ve mekanda bu durum protesto edilmelidir.
Müslümanların en kutsal ibadethanelerinden biri olan Harem-i Şerif’in girişlerine konulan dedektörler dahil tüm kısıtlamaların derhal kaldırılması ve biran önce statükoya geri dönülmesi yönünde uluslararası toplumun yaptığı çağrılara İsrail'in kulak vermelidir. Şiddeti daha fazla tırmandırmak ve ibadet özgürlüğüne engel olmak insanlık suçudur. Tüm ülkeler bu zalim yönetime dur demeli ve Kudüs’e sahip çıkmalıdır. Türk ve Müslüman dünya bu zalimce uygulamaya ortak tavır komalı ve dünya kamuoyu nezdinde protesto etmelidir.