“Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.” 0, Konya’dan Kastamonu Nasrullah Camiine, oradan Diyarbakır Camii Kebirine, kitlelere milli mücadele ruhunu, bugün de toplumumuzun değişmez ortak paydaları olan değerleri aşılayan gerçek bir mücadele adamı ve milletvekilidir.
0, kendi sırça köşküne çekilip hayal hanesinde ürettiklerini pazarlayan, topluma ve onun değerlerine değmeden yaşamaya çalışanlardan değildir.  Hakkın hatırını her şeyin üstünde tutan gerçek bir sanatkâr, fikir ve mücadele adamıdır. Akif, hayatın her yerindedir; baştan başa hayat safhalarından ibaret olan esere  Safahat adını vermesi, bu bakımdan oldukça anlamlıdır. Doktorların himmetine erişmek için sıra bekleyen zavallı hastalar, bunları sömürmeye çalışan rüşvetçi1er, ekmeklerini pazı güçlerinden çıkaran hamallar, minyatür birer kamuoyu olan mahalle kahveleri, karanlık sokaklar, kimsesiz ihtiyarlar, Seyfi Baba’lar” Köse imam’lar ve elbette Çanakkale şehitlerinin destansı mücadelesi Safahat’ın sayfaları arasından çıkıp fikrimize ve gönlümüze taşınır.
Mehmet Akif, sancılı bir dönemin şairidir. Dinî duygu ve düşünceleri de o çalkantılı dönemin, ruhunda bırakmış olduğu pek derin tesirlerle yoğrulmuştur. İnsan, Akif'in Safahat'ını, Safahat dışındaki şiirlerini, makalelerini, tercüme ve tefsirlerini sathî bir şekilde dahi tetkik edecek olursa; mazide kalmış dedelerimizin, ninelerimizin top yekün ah u- vahlarını, iniltilerini ve bazen de canhıraş feryatlarını duyar. Akif de, büyük bir gürültüyle gelmekte olan, ama maalesef pek çok kimsenin farkında bile olmadığı bu tehlikeyi avazı çıktığı kadar haber vermeye çalışan  güçlü  bir sestir. 
Sanatçının en önemli amacı, halk için halkın hayatını veren bir edebiyat  ortaya çıkarmaktır.. Bu durumun sonucu olarak içinde yaşadığı halkın bütün özelliklerini şiirlerinde aksettirmiştir. Bunu yaparken güçlü bir gözleme başvuran sanatçı ilhama inanmaz. Bu yönüyle de Türk şiirine gerçek realizm onun tarafından getirilmiştir, denilebilir. Akif, her ne kadar sanatını halkın hizmetine adasa da güçlü bir şairdir.
Eserlerinde her zaman aruz ölçüsünü kullanan ve Türkçeyi aruza başarıyla uygulayan birkaç şairden biri olan sanatçı, heceyi hiç kullanmamıştır. Genellikle Divan nazım şekillerini kullanan sanatçı, dil bakımından da sade dille yazan şairler kadar olmasa da halka seslendiği için kısmen sadedir. Eserleri dil bakımından da tam bir birlik göstermez.
Akif’ in milliyetçiliği ile bugünkü milliyetçi görüşümüz arasında fark olabilir. Fakat hangi şiirimiz bu vatan ve bu milletin mukadderatıyle onun kadar ilgilendi “ Safahat” ı baştan aşağı okuyun, onun şahsi dert ve duygularını anlatan kaç mısraa rastlarsınız? Akif, ağlamışsa veya sevinmişse, muhakkak milletin ıstırabı ve sevinciyle hareket etmiştir. “Safahat”, milletimizin 1908-1923 yılları arasındaki durumunu, sevinçli ve acıklı taraflarıyla bütün hadiseleri anlatır. 
Balkan harbi facialarına gözyaşı döken kimdir? Umumi harp felaketini o yazmadı mı? Kahraman Mehmetçik’ in Çanakkale harikasını destanlaştıran Akif değil midir? İstiklal savaşında, İstanbul’ dan Ankara’ ya giden yollarda iman aşılayıcı konuşmalar yapan ve Sevr paçavrasının parçalanacağını müjdeleyen ondan başkası mıdır? Bursa ’nın işgali üzerine duyulan matemi “Bülbül” şiiriyle dile getiren o değil miydi? Doğacak hürriyet ve istiklali terennüm eden ölmez “İstiklal Marşı” nı Akif yazmadı mı?