MAHALLEDE mahalle sakinlerinin telaşı, bir yıl olmasa da en az 6 ay öncesinden başlamıştı. Mahallenin orta yerindeki mahalle çeşmesi ile çöplüğün hemen arka kısmında, sırasının üzerine uzanan söğüt ağaçlarının gölgeliğinde, 'Çayırlık' adını verdikleri alanda toplanan mahallenin yaşlı ve orta yaşlı kadınları genel durum değerlendirmesi yaptı. Kimin hastası var, kimin yardıma ihtiyacı bulunuyor, kimin kızı gelin olacak, kimin oğlunun düğünü yapılacak, kime kız lazım, mahallenin hangi kızına dünürcü gelir. Hepsi gözden geçirilip, sıralandı. Mahallede çocukların sünneti de sıraya bağlandı. Kırıksohu'dan gelme Beddeş ağadan sünnet için -şimdilerde randevu denilen- gün istenmesi konusunda mahallenin en yaşlısı olan Zekiye teyzenin kocası görevlendirildi.

MAHALLE GELENEĞİ 
VE KÜLTÜRÜ

Anadolu bozkırında, köylerin ve mahallelerin kendisine özgü gelenekleri vardır. Mahalle geleneği ve kültür yapısında, her mahalleli mahallede olup-bitenden haberdardır. Öyleki, kadın bebeğinin olacağını karnı büyüyünceye kadar kocasına söylemeye çekinirdi. Ama mahallenin yaşlı kadınlarının hepsinin kimin hamile olduğunu, ne zaman doğum yapacağını bilirdi. Bilmek de zorundaydı. O zamanlar istediğin zaman doktora gitmek mümkün değildi. O nedenle mahallenin yaşlı kadınları içerisinden en fazla çocuğu, torunu olanlara 'ebe' derlerdi. Hamile kadının tüm takibini üstlenirdi. Mahalle sakinleri, birbirlerinin mutfağını bilir, eğer birisinin mutfağında günlük ihtiyaçlarından birisi eksik, alacak gücü de yoksa, kimseye duyurmadan kendi aralarında organize olup, ihtiyaç karşılanır, mutfağa götürülüp konulurdu. Mahalle geleneği ve kültürü her alanda vardı, uygulanırdı.

ÇIKMA GELENEĞİ

Düğün törenlerinde mahalleli kendi arasında organize olur, 'çıkma' adını verdikleri, gelinin/damadın ihtiyaçları bu yöntemle mahalle sakinlerine pay edilirdi. Mahalle sakinleri geline/damada altın takmaz, takılar genç çiftlerin birinci ve ikinci derece akrabaları arasında pay edilirdi. Mahalle sakinlerinin önemli bölümü genç çiftlerin yatak odası, mutfak eşyası gibi malzemelerini karşılar, bazıları da para takardı. Para takılmasının nedeni, genç çiftler düğün sonrasında acil ihtiyaçlarını karşılayabilmesi içindi. Düğün töreni bitti, genç çiftler baba evi yerine kendilerine yeni bir ev açtı. Evin bir aylık kira gideri, elektrik, su masrafı, mutfak masrafı hesaplanır, ona göre de mahalle sakinlerinden para takılması için 'çıkma' yapılırdı. Para takısı zarf içerisinde, şimdikinin aksine damada verilirdi.

DÜĞÜN TÖRENİ

Sonbaharda yapılan planlamanın ardından kış ayları geçti, Mart ayının sonları geldiğinde Nisan ayı içerisinde yapılacak ilk düğün için kadınlar bu kez Çayırlık yerine Zöhre bibinin evinde toplandı. Henüz sobalar sökülmemişti. Guzine sobanın gözüne patates-soğan konuldu. Üzerinde kaynamakta olan su ile çay için hazırlandı. Bir taraftan çalışan, diğer taraftan el işi yapan kadınların günün konularına yönelik değerlendirmelerinin ardından laf Nisan'ın 16'sında düğün günü kararlaştırılan mahallenin genç delikanlısı Fahrettin'ine getirildi. 
Zela abla, ''Oğlanın çehizi hazır. Yünü yıkanacak'' diye söze girdi. ''Bizim herif yünü ayarlamış ama eksik. Biraz daha ihtiyaç var, onu da temin ettiğimiz zaman iki yün yatak, 4 yorgan çıkar. Çocuklar için de iki yorgan ile bir küçük yatak lazım'' diye devam eden Zela ablanın sözünü Hatice teyze kesti. ''Benim kimim kimsem kalmadı. Yün yatak var, onu bozalım, yıkayıp, temizler onu da diğer yünlere ilave ederiz'' diye önerisini mahalle sakinlerinin görüşüne sundu. Öneri kabul gördü. Sıra, düğün törenin nerede nasıl yapılacağına gelmiş, ''Düğünü Zibey'in avluda yaparız, o kalay da gelin Kırıkkale'den gelecek. Gelinle birlikte yakınları gelirse, nerede nasıl ağırlayacağız'' diye söze giren Naşide abla, emekli polis memuru Hamza beyin evinin gelecek misafirler için uygun olduğunu belirtip, susmayı tercih etti...
Misafirler Kırıkkale'den geleceği için iyi ağırlanması gerekiyordu. Şehir havasında bir ağırlama olması gerekiyordu. O yüzden en uygun evin emekli polis memuru Hamza beyin evi olduğuna karar verildi. Konu Hamza beyin hanımı Şükran'a iletilmesi gerekiyordu. Görev Hanım ablaya düştü. 
Bu arada Guzine sobanın gözünde pişen patates ve soğanlar çıkartılıp, sini içerisine yerleştirildi, oflayarak, poflayarak. Büyükçe bir kazan içerisine kabukları soyulup, doğrandı. Domates, biber ilave edilerek, hazırlanan 'Patates Piyazı' yenmek üzere yer sofrası kuruldu. Bu arada soba üzerindeki su ile çay demlendi. Yufkalar yer sofrasına dizildi, ayran yapılıp, cam bardaklara dolduruldu. Kadınlar, düğün ile ilgili konuşmalarını bir kenara bırakıp, aç karınlarını doldurmaya başladığında öğlen çoktan geride kalmıştı. 
Yemek faslı bitti. Kadınlar birlikte sofrayı kaldırıp, bulaşıkları yıkadı. Evin temizliği imeceyle yapıldı. Çaylar yudumlandı, sohbete devam edildi. Ama sohbet konusu Nisan ayında gerçekleştirilecek düğün töreniyle ilgisi yoktu. Zira Sonbaharda gerekli planlamalar yapılmış, bu toplantıda da planlamanın üzerinden geçilerek, eksikliklerin giderilmesi konusu ele alınmıştı. Çaylar içildi, Hanım abla, ''İyici yayıldık, kalkın artık, herifler gelmeden yemeğinizi yapın!'' uyarısında bulundu. Herkes evinin yolunu tuttu...