Hicret, İslâm tarihinin en önemli olayıdır. Hicret, Müslümanları, müşriklerin zulmünden kurtarmış, İslâm'a yayılma imkânı sağlamış, böylece İslâm inkılâbının başlangıcı olmuştur.
Bilindiği gibi Hz. Peygamber, Mekke şehrinde doğmuştu. Yüce Allah, O'nu burada peygamber olarak görevlendirdi. Görevinin gereği olarak, Önce en yakın akrabalarını İslâm'a davet etmeye başladı.
Kendilerini İslâm'a da'vet ettiği kimseler O'nu, el-Emin = güvenilir kişi olarak tanıyorlardı. O'nun dürüstlüğü ve ahlâkî üstünlüğü üzerinde ittifak halinde idiler. Kendisinin Allah tarafından gönderilmiş ve görevlendirilmiş Peygamber olduğunu duyunca, O'na inanmaya ve etrafında toplanmaya başladılar. Müslümanların sayısı günden güne artıyor ve İslâmiyet hızla yayılıyordu.
Mekke'de Kureyş kabilesinin ileri gelenleri bundan endişe duyuyor, toplum üzerindeki hâkimiyetlerini kaybedeceklerinden korktukları için O'na engel olmaya çalışıyorlardı. Bunun için Peygamberimize ve O'na inananlara amansız düşman kesilmişlerdi. Müslümanlara zulmediyor, akıl almaz işkenceler yapıyorlardı.
Müşriklerin, tahammülü çok güç olan bu zulümleri karşısında, Mekke'de Müslümanlar korunamaz hale gelmişlerdi. Bu sebeple Müslümanların Medine'ye hicret etmeleri kararlaştırılmıştı. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) ; "Sizin hicret edeceğiniz yerin iki
kara taşlık arasında hurmalık bir yer olduğu bana gösterildi..." diyerek, Müslümanların Medine'ye hicretlerine izin verdi. Böylece Peygamberliğin 13'üncü yılının ilk ayı Muharrem'de (Temmuz 622) Medine'ye hicret başlamış oldu.         
Müslümanların  büyük kısmı gizlice ve küçük gruplar halinde Medine'ye hicret etti,  Kısa zamanda, Mekke'li Müslümanların hemen hepsi Medine'ye göç etti. Yalnızca Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ali'yi, Hz. Peygamber Mekke'de alıkoymuştu. İslâmiyet Medine'de de yayılmaya başladı. Bu durum Kureyş ileri gelenlerini daha da telâşlandırdı. Medine'nin kuvvetli bir İslâm merkezi haline gelmesinin aleyhlerine olacağını anladılar. Konuyu tartışmak ve bir hal çâresi bulmak üzere
"Dâru'n - Nedve" denilen yerde toplandılar. Uzun uzun görüştüler ve tartıştılar. Sonunda kendilerine kurtuluş yolunu göstermekten, dünya ve ahrette mutlu olmaları için çaba harcamaktan başka bir şey yapmayan, Peygamberimiz (s.a.s.)'i öldürmeye karar verdiler. 
Müşriklerin bu korkunç plânlarını Cebrâil (a.s.) Peygamberimiz'e haber verdi: "Bu gece, her zaman yatmakta olduğun yatağında yatmayacaksın, evini terk edeceksin..." dedi. Böylece Hz. Peygamber'e hicret için izin verildi. Peygamberimiz Hz. Ali'yi çağırdı: "Ben Medine'ye gidiyorum. Sen bu gece benim yatağımda yat, hırkamı üstüne ört. Müşrikler beni yatıyor sansınlar, onlara bir şey sezdirme. Sabahleyin şu emanetleri sahiplerine ver. Ondan sonra sen de hemen gel" dedi.
Ortalık kararınca, Kureyş'in cânileri evin etrafını sardılar. Sabahleyin evinden çıkarken hep birden saldırıp öldüreceklerdi. Hz. Ali, Rasûl-i Ekrem'in yatağına yattı. Hz. Peygamber eline bir avuç kum alıp evini çeviren müşriklerin üzerine saçtı. Saçılan kum taneleri, cânilerden her birine isâbet etmiş, hepsi de derin bir uykuya dalmışlardı. 
Peygamberimiz (s.a.s.) "Yâ-sin " Süresi'ni  okuyarak aralarından geçip gitti: Rasûlü Ekrem gece evinden ayrıldıktan sonra Kabe'yi tavaf  etti. Sonra doğduğu yerden ayrılış hüznünü ifade eden şu sözleri söyledi. "Ey Mekke! Sen Allah katında yeryüzünün en hayırlı ve bana en sevimli yerisin. Eğer çıkmak zorunda bırakılmasaydım senden ayrılmazdım."  Ertesi gün öğle sıcağında Hz. Ebû Bekir'in evine vardı. Allah'ın emriyle beraber Medine'ye hicret edeceklerini bildirdi.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.), Hz. Ebû Bekir'le birlikte Mekke'den çıkıp, Sevr Dağı'na gelerek oradaki mağarada saklandılar. Kureyş'in araması bitinceye kadar, üç gün üç gece mağarada kaldılar. Hz. Peygamber'i ve Ebû Bekir'i arayanlar, iz sürerek nihâyet Sevr'deki mağaranın ağzına kadar geldiler. Ayak sesleri ve konuşmaları içeriden duyuluyordu.
Hz. Ebû Bekir, başını kaldırdığı zaman onların ayaklarını görmüş ve heyecanla:"Ya Resûlâllah, eğilip baksalar, bizi görecekler" demişti, bunun üzerine Peygamber Efendimiz: "Korkma, Allah'ın yardımı bizimledir. Takipçiler Sevr dağına henüz çıkmadan, bir örümcek mağaranın ağzına ağ örmüş, bir çift beyaz güvercin yuva yapıp yumurtlamıştı. Bu durumda Kureyşliler, mağaranın içine bakmanın ahmaklık olacağını düşünerek bırakıp gittiler.
(Devamı Yarın)