İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
    Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
    Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
    Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermediği için.
    Ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.
    Ve yaşamaktan korkuyor, kendisi için değil, başkalarına göre yaşadığı için.
    Tam göğsünüzün ortasında bir yeriniz acıyacak...
    Evinizin sizi içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz...
Sokağa fırlayacaksınız...
Sokaklar da dar gelecek....
Tıpkı vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi...Kendinizi taşımayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksiniz...
    Birileri size bir şeyler anlatacak durmadan....
    "Önemli olan sağlık." "Yaşamak güzel."
    "Boşver, her şey unutulur."
    Siz hiçbirini duymayacaksınız...
    Gözyaşlarınızdan etrafı göremez hale geleceksiniz.
    "Ölüme çare bulundu" ya da "Yarın kıyamet kopacakmış" deseler başınızı kaldırıp "Ne dedin?" diye sormayacaksınız...
    Yalnız kalmak isteyeceksiniz...
    Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...
    İkisi de yetmeyecek.
    Geçmişinizi düşüneceksiniz...
    Neredeyse dakika dakika... Ama kötüleri atlayarak...
    Bu size hiç iyi gelmeyecek... Ama bile bile yapacaksınız.
    Biri size içinizdeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksınız...
    Aslında kurtulmak istediğiniz halde, o acıyı yaşamak için direneceksiniz.
    Hiçbir şey oyalamayacak sizi...
    İlaçlara sığınacaksınız... Birkaç saat kafanızı bulandıran ama asla onu unutturmayan... Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren...
    Uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
    Sabahı iple çekeceksiniz... Bazen de "Hiç güneş doğmasa" diyeceksiniz.
    Ne geceler rahatlatacak sizi ne gündüzler... Ölmeyi isteyip ölemeyeceksiniz...
    Nafile... Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
    Rüyalar göreceksiniz, gerçek olmasını istediğiniz... Her sıçrayarak uyandığınızda onun adını söylediğinizi fark edeceksiniz... Telefonun çalmasını bekleyeceksiniz... Ağlamaklı konuşacaksınız arayanlarla...
    Yüreğiniz burkulacak....
    Canınız yanacak....
    Bir daha iyilik yapmamaya (!), sevmemeye  yemin edeceksiniz. Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinizden...
     Yaşadığınız şehri terk etmek isteyeceksiniz...
Ama bir umut...Bu umut sizi gitmekten alıkoyacak... Gel gitler içinde yaşayacaksınız...
    Buna yaşamak denirse...
    İşte korkularla yaşamanın, özeti... Bir şeyleri yaşarken korkarak yaşamaya yaşamak denmez. Ve bilirim ki bir insanın şerefle bitirmesi gereken en ağır görevi hayattır.
    İçine şerefden kırıntı koymadığınız hayatın her adımından da korkarak yaşarsınız.
    Ve ben derim ki, korkusuz yaşamak için önce kendimizi irdeleyip küçük yanlışlar için özür dileyelim, büyük yanlışlar içinse el açıp Allah'a  yalvaralım afetmesi için. Çünkü güneş balçıkla sıvanmaz, yani büyük hatalar özürle kapatılamaz....Her hatanın bedeli ödenir birgün...