GENEL seçimlerin ardından dillendirilmeye başlanılan yerel yönetim seçimleriyle ilgili olarak Yozgat'ta söylemin ötesine geçilmeye başlanıldı. Bazı isimler 'adayım' diye, ortaya çıktı. Bazı isimler kulislerde dolaşır oldu. Kulislere yansıyan isimler ne kadar doğrudur, bu isimlerden hangileri aday adayı olarak karşımıza çıkar? Bilemiyorum. Ancak, 'aday adayı' olarak ortaya cesaretle çıkanları tebrik ediyorum. Önemli bir adım. 'Ben de varım' diyebilmek...
O'nun içerisinin doldurulması gerekir. Yani 'adayım' diyerek, ortaya çıkanların, zaman içerisinde karşılaşacakları 'neden adaysın?' sorusuna verebilecekleri bir yanıtın olması gerekir. Yoksa, kuru kuruya 'adayım' demeyle bu işler olmuyor. O zaman başka birileri, 'hesabı var, onun için aday adayı oldu' diyebiliyor. Bazı isimleri ise geçmişte gördük. 'Adayım' diye ortaya çıktılar. Aday dayı oldular. Sonrasında Belediye Meclis üyeliğinin ilk sıraslarına rıza gösterdiler. 'Aday oldu, pazarlık payını artırdı' denildi, o isimler için...
Eskiden adaylar, aday adaylığı sürecinden başlayarak 'yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır' sloganıyla ortaya çıkarlar, yaşam süreçlerindeki başarılarını sıralayarak, daha iyilerini yapmak için göreve talip olduklarının altını çizerlerdi. Klasik bir söylem/slogan. Ama bu söylemin içerisi doldurulurdu. Gerçekten aday olan isimler, adaylık öncesinde yaptığı işte ciddi başarılar edle edip, ortaya somut çalışma örnekleri koymuş olurlardı. Yani söylem/slogan havada kalmazdı...
Genel olarak 'Yozgat'ın Belediye Başkanı nasıl olmalı?' sorusuna verilen ilk yanıt, 'dürst olmalı!' şekli ile hayat bulmaktadır. Hiç kimse bunun ne anlama geldiğinin bilinci ile hareket etmez. Sadece 'laf olsun' diye söylenmiştir. Zira, bu söylem, önceki başkanları itham etmektedir. Önceki başkanların dürüst olmadığını, ima etmektedir. Yozgat'ta görev yapan ve 'dürüst olmadığını' ortaya koyan bir veri elde mevcut değildir. Aslında 'dürüstlük' konusunda neyi ima ettiğimiz de meçhuldür... 
Bahse konu 'dürstlüğün' içerisini doldurmaya kalkıştığımızda, 'abdestini alacak, namaz kılacak, samimi olacak, yemeyecek, yedirmeyecek, iş yapacak' gibi maddelerle karşılaşırız. Böyle bir Belediye Başkanı ne yapar? Bana göre hiç bir şey. Belediye Başkanının dürüst olup, olmaması bizimle birebir ilişkilidir. İnşaat yapmaya kalkıştığımızda 'Başkan ne olacak, 15 santim yola taşmakla!' diye söze başlayıp, arkasını getirdiğinizde verilecek yanıt, başkanın 'dürüst olup, olmadığını' ortaya koymaya yetecektir. Yani, istediğimize 'olur' verirse 'dürüst' vermediğinde 'dürüst' olmayacaktır. Öyle bir başkanda hizmete değil, koltuğa talip olmanın ötesine gitmez/gitmemiştir...
Belediye Başkanı hizmete talip olmalıdır. Meydan yerinde yola taşan vitrin malzemelerini ya düzene sokup, hepsine izin vermelidir. Veya hepsine yasak koymalıdır. Bugünü ve kendi dönemini değil, Yozgat'ın 50 yıl sonrasını düşünerek, projeler hazırlatıp, altına da imzasını mazeretsiz koyabilmelidir...  
DÜNDEN BUGÜNE, BUGÜNDEN YARINA
-Yozgat'taki ilk sera tesislerinden

SARAYKENT ilçesinin jeotermal alanı çok eski yıllardan beri şifa kaynağı olarak kullanıla gelmiştir. Saraykent ilçesinin jeotermal enerji ile ısıtılması, ilçede sera ve termal turizm amaçlı olarak jeotermal suyun kullanılması için Saraykent Belediyesi tarafından 1998 yılında hazırlatılan fizibilite raporuna göre, bölgenin jeotermal potansiyelinin zengin olduğu belirtilmektedir. Bu rapora göre DSİ tarafından açılmış iki kuyudan en az saniyede 50 litre debide ve 87 derecede sıcak suyun elde edilebileceği ve bununla da 840 konut eşdeğerinin ısıtılabileceği, ilave kazan sisteminin kurulmasıyla da bin 176 konut eşdeğerinin ısıtılabileceği mümkün görülmektedir. İlçede gerçekleştirilen fizibilete raporlarının ardından Yozgat İl Özel İdaresi desteği ile sera tesisleri kuruldu. Döneminin en modern tesisi olan seralarda yetiştirilecek gül çiçekleri yurt dışına ihraç edilecekti. Ama bir türlü işletilemedi. Tesis çürüdü, İl Özel İdaresi'de 2003 yılında sökmek zorunda kaldı.