Maya Takvimi'ne göre 21 Aralık tarihinde ''Kıyamet kopacakmış'', öyle diyorlar. Bu yüzden kıyamet koptuğunda yeryüzünde kalacağı ileri sürülen İzmir Şirince'ye dünyanın dörtbir yanından akın olurken, bizim insanımızın umurunda bile değil.
Kıyamet kopsa ne yazar?...
Biz öylesine kıyametler gördük ki; halen izlerini üzerimizden atamadık. ABD'nin Türkiye'ye uyguladığı ambargo sonrasında devreye sokulan ''Kemer sıkma'' politikaları halen hafızalarımızda...
12 Eylül öncesinde, havanın kararması ile birlikte kol gezen cinayetler, adam dövmeler, yıldırmalar ve daha bir çok yaşanılan ve yaşanılmayan ''Şehir Efsaneleri'' gibi konuları da geride bıraktık. Aklımızda kalanlar, hatırlayabildiklerimiz, unuttuklarımızın yanında ''Kırıntı'' bile sayılmaz.
Siz ''Kıyamet'' denildiğinde aklınıza ne getiriyorsunuz bilemem ama bana göre çekilen her çile ''Kıyametin'' habercisidir. Yerköy ilçesinde yıllardar sonuçlandırılamayan altyapı nedeniyle yağışlar sonrasında kimilerinin evinde, kiminin cebinde, kiminin de yüreğinde kıyametler kopuyor.
Geçen yıl yağan yağmur sonucunda evi sular altında kalan ailenin, ''Kızımın haftaya düğünü vardı, sel suları kızımın çehizini yok etti, ne yapacağım!'' diye haykırıp, yüreğine taş basarken, bu durumun kendisi için ''Kıyametin'' habercisi olduğunu düşünüyordu. Biliyordu ki; sel sularının kullanılmaz hale getirdiği kızının çehizini yeniden düzebilmek için paraya ihtiyaç vardı, o da kendilerinde yoktu. Çehizin yenileri alınmadığında, düğün gecikecekti. Gecikmesi bir tarafa o kadar parayı nereden nasıl bulacaklardı? Zaten boğazlarından kısıp da dizdikleri çehizleri yeniden alabilmek için daha fazla kısmaları, hergün evde yeni bir ''Kıyametin kopması'' anlamına gelecekti.
Peki anaların yüreğinde kopan ''Kayamete'' ne demeli? ''Aha bugün bitti, aha yarın bitecek!'' diyerek, bir türlü bitirilemeyen, aslında bitirilmek istenmeyen ''Terör'' belasına Şehit verdiğimiz yavrularımızın analarının yüreğinde kopan ''Kiyametlerin'' kimler farkındadır acaba?..
O nedenle bizler ''Kıyametlere'' toplum olarak alışkınız. Özenti içerisinde olduğumuz, aslını görmezlikten gelip, ''Şeklini'' kendimize uydurmaya çalıştığımız Avrupa toplumlarının deyim yerinde ise ''Unu kuru, tuzu kuru'' olduğundan, ''Kıyameti; kaçarak, kurtulmak'' olarak algılıyorlar.
Eğer belirtilen tarih de ''Kıyamet olacağını'' düşünüp, soluğu Şirince'de alanlar arasından bizlerden birilerini de görürseniz, sakın şaşmayın. Her ne kadar ''Turistik gezi'' olarak nitelendirip, ''Merakdan'' demiş olsalar da, bilesiniz ki; onların da ''Unu kuru tuzu kurudur'', korkudan orada bulunmayı tercih etmişlerdir.
Bu dünyada ''Kıyametin alametleri'' de, ''Kıyametin günleri'' de sayılamayacak kadar fazladır. Manevi anlamda ''Kıyametin alemetleri'' hastaneye gittiğim gün veya yatağa düştüğüm an başlamakta, ''Dört kolluya bindiğim gün'' ise ''Kıyamet'' o anda kopmaktadır.