Hüznün kalp atışları bu, gecenin gözyaşları bu ve sana tam onikiden vurulan bir yüreğin gizli gizli kanaması bu.
     Ağır yaralı bir sevdanın sevdana diz çöküşünden yazıyorum bu mektubu. “Elveda” deyip kapıyı çarpıp gidişinden bu yana gözlerim kapılar önünde rehin ve yüreğim hep dönersinlere kurulu senin.
     Anladım hiç sevmedin beni, anladım hiç özlemedin beni. Sevmeyen nasıl özler ki? Ara ara kafamın içiyle konuşuyorum sonra yüreğimi bıçaklıyorum kırk yerinden ama hiç ölmüyor, hiç unutmuyorum gidişini…
     Dur durak bilmeden geçen zaman, ömrümü seni beklemelere rehin almış. Mahpusluğum bir sevdanadır, müebbettir cezam. Kimseler kurmasalar da darağaçlarını ve kimseler cellâtlara teslim etmeseler de canımı, ben sana çoktan kurban eylemişim şu aciz anımı…
     Vur! Şimdi onikiden sana vurulduğum gibi, kır şimdi yüreğimi kırk yerinden, sana kırıldığım gibi. Ellerin titremesin biran, yüreğin vicdan noktasında ölümüme kalakalmasın. Son noktayı, bıraktığın kapı önündeki acizliğime çok görme, çok görme denizden yeni çıkmış balık gibi çırpınan gövdeme, bilmelisin yaralı  atlar vurulur ve bilmelisin bu küheylan yüreğim ağır yaralı, ağır kan kayıplarında yerden yere vuruyor kendini. Hadi! Durma tam onikiden, kalbimin üstünden gir şimdi ve orada patla, sonsuza ziyan et beni…
     Hüznün kalp atışları bu, gecenin gözyaşları bu ve sana tam onikiden vurulan bir yüreğin gizli gizli kanaması bu.
     Bir dilencinin ne onursuzluğu olabilir ki? Hani kalbine yalvaran, hani sevgine muhtaç bir dilencinin diyorum ne gurursuzluğu olabilir ki? Sana kalmışsam ve bir sana yalvarmışsam sokaklar boyu, caddeler boyu susamışsam gözlerine hatta bulvarlar dolusu ağlamışsam gelmeyişlerine, ne acizliğim olabilir ki?
     Acizim, fikirsizim bu gece, aklımı yitirdim, fikrimi karanlığa değiştim bu gece. İstemiyorsun diz çökmelerimi, umursamıyorsun sevmelerimi ve bende bitirdim bu gece bütün sevmelerimi ve yitirdim bütün dilenmelerimi.
     Uğurlar olsun bütün elvedalarına, uğurlar olsun bütün yalanlarına, kestim aşkın dibini bu gece, feda ettim başımı toprağa bu gece. Yaktım canımın fitilini bu gece.
     Elveda, elveda, elveda…
Sen gittikten sonra
avi bir düş ağladı senden sonra tam üç yıl…
    Kırçıllı rüyalar görürdüm seni tarif edemediğim. Bir avcı sokulurdu her defasında rüyalarımın başucuna sonra çekti kasaturasını, rüyalarımı öldürdü tam üç yıl. Acımasızdı avcı, soru sormazdı, konuşmazdı sadece ürkütücü gözlerini gözlerime yaslar sonra da sana bağlandığım o yaşam kordonunu doğrardı. Kan ter içinde uyanırdım, ağlardım doyasıya…
    Seni bir ormanın içinde dev palamut ağaçlarının dibinde bulur, Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda kaybederdim.         Devamı Yarın