HAYYAM, 'Yarım somunun var mı? Kimsenin sırtından geçindiğin de yoksa, iki günde bir somun ye keyfine bak' diyor. Ama günümüzde o öyle kolay olmuyor. İki günde bir somun ekmeğe razı gelinmeyince, herkes birilerinin sartından geçinebilmenin derdine düşmüş. Gün gelip kendi sırtına da birilerinin binilebileceğini düşünmüyor...
Günü kurtarmanın telaşı, insanları bırakınız yarını düşünmeyi, günü bile düşünemez hale getirdi. Anı düşünerek yaşayanlar kendisini şanslı hissediyor. Ama çoğumuz anı bile yaşamış olmak için yaşıyor, ne yaşadığımızı, ne yaşayabileceğimizi düşünme zahmetine katlanmıyoruz. O yüzden üretmiyor. Tüketerek, geçiniyoruz...
Yozgat'ta alışveriş için girdiğim işyerinin sahibi soyuryor, 'piyasanın durumu nasıl?' diyerek. Sorunun yanıtını kedisi benden daha iyi biliyor aslında. Zira, 'kirayı kurtarıp, ekmek aldığım gün kendimi iyi hissediyorum' diyerek devam ediyor...
Bir başka gün bir başka ortamda 'işyeri açma' kararı alan bir vatandaşa, 'işyeri açıp ne yapacaksın, gir birisinin yanına çalış. Açacağın işyerinden, sana verilecek maaş kadar bile kazanamaz, iflas edersin, örnekler gözünün önünde' tavsiyesi yapılıyor. 'Kazanırım' diyor ve ekliyor, 'kiralar çok pahalı. İşyeri açarsam kira gelirini karşılayamam. Kirayı karşılarsam eve ekmek götüremem, boşa çalışmış olurum...'  
Ne hallere düştük. Dört duvara talep edilen kira bedelinin, satışa sunulacak olan ürünün üzerine eklenebileceğini, bunun da kendimize yansıyabileceğini düşünemiyoruz. Bugün Yozgat'ta kapanan işyerleri nedeniyle aylardır boş tutulan binaların sayısı azımsanamayacak kadar çok. Bir çok ev boşaltılmış, kira yüzünden.  Aileler, tek evde kışı geçirebilmenin, masrafı düşürebilmenin hesabı yapılıyor...