Rahmetlik anam bıldır epey bekmez ve pelve gaynattı. Yağmır öyle bi boludu ki, mübarek gırmızılar dam boyu olduydu. Helede bizim hazın damının ardındaa uçan ahırın yerine ekilen gırmızılar bir vagınat çıhdı nerdeyse. Küpler, çanahlar, helkelere varıncıya gadar pelve dolduydu. Angare’deki, Isdanbıl’daki tüm ahrabalarımıza pelve gönderdik.
Ötaa sene ektiğimiz gırmızıların tohumlarının içi boş çıhdıydı. Tek tük o da yimiye bile yetmedi. Bunun toğmunu Pendiryemez’den biri verdiydi. Bıldırki gırmızıları gaynadıp, guruttuğumuz çiğitlerinden bi yoğurt torbası toğom aldıh. Koyde herkes bizden götürdü toğomları. Yazı yaban tüm o gırmızıdan ekildi.
Er baharın yani Nisan aylarında anam gazzağ tenekelerine gırmızı toğomlarını ekti. Sobanın yanında, sufada, ahırın beceğande nede yahlaşık 7-8 gazzağ tenekesiynen gırmızı yetiştirdi. Mayıs ayının ortalarına doğru o gırmızılar 5’er, 10’ar cm uzunluğunda fide oldu. Bizim oralarda zatin Mayısın sonlarına doğru anca bostanlıhlar ekilirdi. Biz bir ay birden gazanmış olduh. Balıhlıya, komün ardına, evin yanına ve dam yerine yahlaşıh 6-7 garıh gırmızı sitilledik. Bi böyüyo mübarekler. Tenekenin içinde birbirine sıh olduğundan yavaş böyüyolarmış. Aralarına mesafe verilerek sitillenincik vallahi bi ay içinde dizgapağma çıhdılar.
Hergün suladıh. Gıyıya gırana gabah ektik. Üç garıh hıyar, 2 garıh biber, kumpür, baldırcan, keli pancarı, şemşamer, misir ve yarım evlekde gaba bosdan ektik. Zatin orta yer mecbur pahla ekili olurdu. Garıhların başlarına hep iplikli pahla ekerdi anam. İpdi onnar çıhardı. Zabağnan gabah çiçeğa toplamıya gettiğimizde anam çiplilere suvanmış iplikli pahlaları bi toplardı ki. Keklik gazanında tereyağ ve yımırtaynan odun ateşinde gavurup yuha ekmağnende girişdinniydi Hey gurban olduğum… Yanında yeşil suvan. Dağ, daş bereket fışgırıyo. Yazı yaban envayi çeşit ot. Mallar besili, süt, yoğurt bol. Ekmek aş doğal. Dost, ehbap candan. Cıvıl cıvıl binlerce tür kuş. Herkes elinde kürek, bel güzellik üretmek için gayret içerisinde. Bağlar görülmüş, bostanlar ekilmiş, gaysiler, erikler, armutlar, cevizler meyvaya durmuş. Sular cağal cağal. Balıklar karınlarını ışılata ışılata yüzüyor. Kuzular, bızağlar, tavıh, cücük, bodu, culuh, şibi bas bas bağırıyolar. Umut fışkırıyor umut.
İşte tam bu mevsimidi gırmızı sitillediğimiz dönem. Biz gırmızı sitillerken koyün avratları anama imreniyodu, “Gız anam nası ahlına geldi sobanın yanında gazzağ tenekesinde bunnarı böyütmek” diyolardı. Kaybettikleri zamana üzülüyorlardı. Bir an önce yeşilliğe yeşillik katmak, doğayı dahada canlı kılmak, bereketi artırmak, lezzete lezzet katmak için dövünüyorlardı..
Köyün gençleri ıhdıyarları tam bu aralar küreğin ucuna taktıkları sufra çıkısının içine torba yoğurdu, çokelik, suvan, yuha ekmekten oluşan azıklarını alarak bağ gözü açmıya, garıh yapmıya, bosdan yeri bellemiye, ark ayıtlamıya, bent dutmuya, ağaç budamıya falan giderdi.. Her akşam evde yazıdan yabandan toplanan madımak, yemlik, gızılca, guzu gulağ, efelik, kuşkuş vs. doğal otlardan yemekler pişerdi. Herkes cürmü kadar emek verirdi doğaya. Bir insan ne kadar gayret gösterirse, Yüce Allah’ta yazıya yabana, yağışa berekete o kadar katkıda bulunurdu. Adım başı eşme, her yer pınardı. Eşmelerin, pınarların başına babamın anamın hayrına içsinler diyi allı güllü meşirefler asılırdı.
Hadi şimdi gidin bakalım. Gırmızı sitillemeyi biliyolarmı. Bosdan ekmişlermi. Kuş cıvıltıları, balık sürüleri varmı. Dostluk muhabbet eskisi gibi candanmı. Hilesiz torba yoğurdu bulabilecekmisiniz. Kabak çiçeğinden dolma yapıp, yeşil suvandan dürüm alabiliyormusunuz. Su içtikten sonra ecdatlarına teşekkür edilmek için dua okunan pınarların lüleleri olukları kırık, kıyısı kıranı bira şişeleri, mangal çöpleri dolu. Get yav canımı sıhmayın… Kendimize gelelim kendimize…..