ÇAĞIMIZIN bilgi çağıdır. Gelişme bilgiyle, teknolojiyle olur. Bilgisayar çağına ayak uyduramayanlar küçülmeye, yok olmaya mahkûmdurlar. Çağa ayak uyduramayanlar gelişen toplumların elinde oyuncak olarak kalacaklardır. Bunları ifade edilirken bir kültürden Osmanlı-Türk kültüründen övgüyle söz ediyoruz. Osmanlı’da mektep medrese yok diyenlere tarihinizi iyi okuyun demek geliyor içimden..
Günümüzle değerlendirdiğimizde karşıma çıkan tablo tam tersi... Avrupalı Osmanlı gibi olmuş, Osmanlı’nın formları ortaçağın Avrupalısı gibi... Tarihin cilvesine bakın!... Sizi örnek gösterenler çoktan sollamışlar sizi ve atı olan Üsküdar’ı geçmiş! Dinimizin temelinde “oku” denilen insanlar, okumayan, kitaptan uzaklaşan bir topluma dönüşü vermiş.
Okumayı; okuma-yazma olarak değerlendirirseniz iş tamam!... Okuma-yazma bilmeyen insanımız kalmamış, bu sevindirici bir gelişme. Ancak her şey okuma-yazma ile tamamlanmıyor. En büyük sıkıntımız okumayı bir tutku, sevda haline getirememişiz!... Topluma okuma alışkanlığı kazandıramamışız! Dikkat buyurun, tüm gelişmiş ülkelerde okuma alışkanlığı bir sevdaya dönüşmüş!...
Biz de ise kitap okumak adeta çileye dönüşüyor!...Evlerimizden uzaklaştırdığımız eserler; bürolarımızdan attırdığımız kitaplar kütüphane raflarında çürümeye terk edilmiş durumda.Kaçımızın evinde kütüphanesi var? Kaç esnafın dükkânında okuyabileceği birkaç kitabı var? Kaçımız okumayı alışkanlık haline getirmişiz söyler misiniz?
“Okumak ta neymiş?” dercesine!... Okumak bir yük bizim için... Ya Avrupalı? Kitapla dost oluvermiş, kitap onun en yakın arkadaşı!... Kitapla gelişmeyi kalkınmayı yakalamış. Hepimizin üzerine düşen görevler var.  Kitap kurdu olmak zorundayız. Okuma saati uygulamasına takılmayınız. Evlerimizde, işyerlerimizde mutlaka birer kitap dolabı bulundurmalıyız. Anne-baba olarak öncelikle biz okumalıyız.
Evde, işyerinde otobüste, yazıhanede nerede olursak olalım kitap elimizden düşmemeli! Olunmalı, anlatmalı ve Türk toplumuna okuma alışkanlığı  kazandırmalıyız.Aslında buna mecburuz. Çünkü biz kalkınmak istiyoruz, biz gelişmeyi düşünüyoruz,  o halde kitapla dost kalmaya mecburuz!...
Yediden yetmişe gencinden ihtiyarına kitapla olan dostluğumuzu kazandığımızda, işte o an gelişmenin, mutluluğun anahtarını yakalamış olacağız. Günümüzün en büyük hastalığı okuyamamak, ya da okumayı önemsememektir…Okuma kitap okuma alışkanlığını geliştirme ile ilgili bir anlatım..
    Yani bilgi çağına ayak uydurabilmemiz için okumayı tutku haline getirmek  durumundayız.…Kitaba dost olan ülkeler gelişiyor…
Eğitim top yekün olmak zorunda, “ Beşikten mezara kadar ilim öğrenmek” temel düsturumuz olmadığı sürece gelişen çağa ayak uyduramayız, gelişemeyiz, kalkınamayız. Biz nerede yanlış yapıyoruz ? diyenlere cevabımız işte budur….