EVET, başlığa Uğur Mumcu yazacağıma gazeteci yazdım… Zira o komple bir gazeteciydi. Her köşe yazısında manşetlik bir haber yatardı…
“Nalına da mıhına da” derler ya işte öyle yazardı… 35 – 40 yıllık tanışıklığımız vardı. Her karşılaşmamızda ayaküstü beş on dakika da olsa sohbet ederdik…
BANA ON KURUŞ BORCU VARDI
Büromun hemen yakınındaki bankaya gitmiştim. Baktım Uğur Abi de bankada. Banka memuresi Uğur Abiye “on kuruş verir misiniz?” dedi. Uğur Abi “Nereden bulayım on kuruşu” derken beni gördü “Ver bana on kuruş borç” der demez yanımdaki bozuk paralardan on kuruş verdim. “Borcum olsun, sana on kuruş borcum var.” dedi ve gülüştük.
BENİM DE ONA ŞİİR BORCUM VARDI
Bir sohbetimizde şiirden konu açıldı. “Yazıyor musun?” dedi.
“Bak abi, son yazdığım şiiri okuyayım” dedim. Şiir ezberimdeydi, Hasan Hüseyin Korkmazgil’le ilgiliydi, “Çok güzel olmuş. Bu şiiri yaz getir de Hasan Hüseyin’in ölüm yıl dönümünde kullanayım.” demişti…
Aradan zaman geçti unuttum. Bu bağlamda Uğur abiye şiir borcum oldu. En son Ahmet Arif’in cenazesinde karşılaşmıştık. Bir grup sohbet ettik. Teyzesinin oğlu ünlü bağlamacı rahmetli Adnan Şeker belediye başkanlığım döneminde denizi kirleten fabrikaları nasıl kapattığımı anlatmış, her lafın arasında “Helal olsun sana” der, takdir ifadelerini belirtirdi.
Kader işte, bir gazeteciyi, bir ağabeyimizi kaybettik.
O bir şehit. Unutmadık unutmayacağız…
Uğur Abiyi tarif et deseler, “Gazeteci gibi gazeteci, adam gibi adam” der noktayı koyarım.
Allah rahmet eylesin, ruhu şad olsun…