Sorgun ilçemizin 18 km güneyinde, Alcı Köyünün doğusunda, yamaç bir tepeye kurulu, yeşillikler arasında kaybolmuş çok güzel bir köydü Emirhan Köyü. Tabiiki ben Emirhan Köyünün eski günlerini özlemle yad etmeye çalışacağım. Alt düzlüklerinde bulunan ve geçtiği her yeri cennete çeviren Eğriöz Çayının hilal biçiminde menderes çizdiği bir alan içerisinde,  bostanlıkları ve çekirdek tarlalarıyla albenili gerdanlık gibi bir araziye sahipti. 
Misafirperver, çalışkan, temiz yüzlü, cömert ve dost gönüllü insanların yaşadığı bu güzel köy, çevresindeki diğer köylerle iyi bir iletişim içerisindeydi. Köyümüze en yakın köy olması nedeniyle bir çok sima bize aşina gelirdi. Ekonomik açıdan bizim köyden daha fakir olmasına rağmen burda hangi eve kim giderse gitsin aç kalkmazdı. Sofraları açık, haneleri bereketli, güleryüzlü ve sevecen insanlar gönlümüze hep sıcaklık verirdi. Güvenilir ve merhametli  olmaları yüzünden aile büyüklerimiz bizlerin bu köy taraflarına çiğdem sökmeye, top oynamaya, mal gütmeye, gezmeye vs. mazeretlerle  gitmemize tereddütsüz izin verirlerdi.
Emirhan deyince aklıma Kodallı Emirhan arasındaki Cemeli mevkii gelir. Gelir demek ne kelime  aklımdan hiç çıkmazki. Orası iki köyünde en gözde topraklarının kesiştiği, bereket ve güzelliğin nakış nakış işlendiği, bostan, kelek, şemşamer, mısır, salatalık, domates, biber vs. her türlü meyve ve sebzelerin bol bol ekildiği, can eksen can biter dedikleri rüya gibi bir mevki idi. Alcı Köyünün Soğla mevkiinden başlayıp, besberrak Eğriöz Çayında balık tutarak Cemeli mevkiine kadar gelirdik. Tarlalarında çalışan Emirhanlılar bizlere bostan, dulek, şemşamer, mısır, salatalık, domates falan verirlerdi. Bazen su kenarına ocak yakıp isli mavi çaydanlıklardan çay ikram ederlerdi. Hepsi birbirinden kıymetli ve cömert insanlardı ama misafirperver ve hanedan kişilikleriyle Emirhan Köyününün adını yücelten Cesur Çetin, Seyit Uslu, Muhsin Doğruer, Süleyman OKUR, Tahsin Okur, İbrahim Tatlıses gibi gönüldaş insanlarının adları bizim köyde çok konuşulurdu. Bunlar Emirhan’ın adına yakışır görgü, fazilet ve cömertiğe sahip, gerçekten kaliteli ve değerli insanlardı. 
Alcı, Esenli, Kodallı, Emirhan köylerinin tam aritmetik ortasında Emirhan’a ait eğriöz çayı kenarında yeşillikler içerisine kurulu ateş ve su değirmeni, o bölgeyi bilen insanların hatıralarını süsleyen unutulmaz bir güzellikteydi. 
Yarabbi.. o nasıl yeşilliklerdi ki insan ordan gelmek istemezdi. Gökyüzü başka bir maviydi ordan bakınca.. Ağaçlar daha bir yeşil, daha bir canlıydı sanki. Bütün kuşlar, kelebekler orda olurdu herhalde. İlginç ilginç çeşitleri vardı. Değirmene 80’er 100’er kğ’lık çuvallar atılarak 8’er 9’ar gruplarda köylerden gelen eşek heyetleri tepeden bakınca kuru bir kalabalık görüntüsü verirdi. Değirmenci Hüseyin Dayı bir zamanlar çalıştırdığı su değirmeni için oluşturduğu arkın önüne ip bir elek germişti. Yolunu şaşıran kefal balıkları eleğin içine gafilce düşerek can çekişirlerdi. Vişneliklerin arasından gizlice geçip o balıkları çalmak için çeşitli taktiklerde bir çok girişimimiz olurdu. Bemberraktı eğriöz. Bazı bölümlerinde dönen anaforlar ürkünç derinlikler oluşturur, dibi gözükmeyen masmavi su, bizlere huzursuzluk ve korku verirdi. Suyun az olduğu yerelere doğru gruplar halinde yüzen balık sürülerini hayran hayran seyredip, kenarında oturup azıklarımızı yerdik. Un öğütme sırasının 5 saat sonra mı, 10 saat sonra mı, 2 gün sonra mı geleceği belli olmazdı. Ama oralardan hiç ayrılamazdık.
Özellikle Eylül-Ekim aylarında bağlar bozulmuş, armutlar çırpılmış, bostanlıklar kaldırılmış olduğu için etrafta özgür bir ortam oluşurdu. Nadir bulunan üzüm cıngılları, yine tek tük kalmış armutlar, erikler vs. kalıntılar, hazine bulmuş keyfi verirdi bize. Hele birde balık yakalayabilirsen Allahım Yarabbim…
Yufka ekmeğe çökelek ve üzümü katık ederek yemeğimizi yerdik. Bozulmuş bostanlıklardan kalmış tek tük kuru soğanlar, turplar, buruşuk domatesler ve yeşil biberler pirzolayı aklımıza bile getirmezdi. Bazen geceleri beklerdik oralarda. Sonbahar. Havalar soğuk. Geceler daha bir ayaz. Yeni öğütülmüş sıcak un çuvalları üzerine yatar, karın bölgemiz sıcak, sırt bölgemiz donmuş bir vaziyette deliksiz uyku uyurduk.
Karnın tok, sıran gelmiş, hayvanların canlı, işin bittikten sonra da ordakilerden birileriyle elleşip seklemleri eşeklere yükleyip köyün yolunu tuttunmuydu vay anam vay. İşte mutluluk buydu.. İşte hiç tadamadığım, arayıp bulamadığım en büyük keyif buydu. Huzurlu yaşam oydu.
Şimdi anlattığım mekanların devasa Gelingüllü Barajının altında kaldığını söylemek insanın içini burkuyor. Son günlerde hatıralarımızın süsü, coğrafyamızın incisi bu nadide köyün güzel insanları kültürlü, beyefendi ve dürüst kişiliği ile bilinen Aydın KILIÇARSLAN’ın başkanlığında bir dernek kurmuşlar ve ses getiren faaliyetler yapıyorlar. Memleketimizin elmas görüntülü bu güzide köyü ve köylülerine Yozgat kültürüne övünç ve gurur yüklü saygınlık kazandırdıkları, karşılıksız dostluklarıyla, sürekli sevgi ve güzellik ürettikleri için ahirete intikal edenlerine Allah'tan rahmet, yaşayanlarına sağlık, mutluluk ve uzun ömürler diliyorum. İyiki sizle komşu ve dost olarak büyümüş, sizden dürüstlük ve erdem öğrenmişiz., Sizler her zaman gönlümüzde sevgimizle beslenecek, yaşattığınız güzellikler gelecek kuşaklara imrenilerek anlatılacaktır. Varolun aziz ve yiğit Emirhanlılar.