Dünya’nın geleceği,
Türkiye’nin geleceği,
Yozgat’ın geleceği.
Türk insanı olarak diğer milletlerden daha fazla politik olduğumuz kesindir. Başka insanlar elde edeceği gelir, nerede tatil yapacağı, çocuklarını hangi okulda okutursa daha iyi olacağı gibi konulara kafa yorar. Biz ise çok büyük sorunları halletmeye kalkışırız. Gücümüze,imkanımıza bakmadan eğitimlimizde cahilimizde, zenginimizde fakirimizde, köylümüzde şehirlimizde hepimiz kocaman konularda kafa yorarız. 
Yozgat’ın geleceği ile ilgili olarak ta hepimizin söylediği şeyler, öneriler ve benim de yaptığım gibi yazdığı şeyler vardır. 
Elbette ki memleket sevgisinden kaynaklı  çabalarımız, kaygılarımız, arayışlarımız vardır ve bundan sonra da olacaktır. Ancak Yozgat’la ilgili her yazımda içimde umutsuzlukla karışık “ akıntıya karşı kürek çekmek” duygusuna da kapılmaktayım. 
İster ilahi dögü  isterse enerji döngüsü deyin ama dünyanın doğudan batıya doğru bir akımı olduğunu görmemek mümkün değil. Bilim, kültür, sanayi, eğitim ve diğer tüm alanların karışımından oluşan haliyle gelişmişlik ve medeniyet batıya doğru göç ediyor. 
Hatta medeniyetle birlikte insanlık bile batıya doğru akıyor. 
Atalarımızın savaştan ya da kıtlıktan kaynaklı yer değiştirmelerine baktığımızda da aşama aşama batıya doğru ilerlediğimiz hepimizin ortak hikayesi. 
Ortadaoğu Anadolu’ya, Anadolu Avrupa’ya, Avrupa Amerika’ya doğru akıyor. 
Bugün için Amerika’dan ileri giden yok ama ilerleyen yüzyıllarda bu da olursa Medeniyetin yine doğudan yükselişine gelecek nesillerimiz şahit olacak. 
Ülkemize baktığımızda da kimse Balıkesir’dan kalkıp Hakkari’ye gitmiyor. Ya da İzmir’i terkedip Diyarbakır’a yerleşmiyor. Sivas’tan kalkan İstanbul’a, Van’dan kalkan Antalya’ya gidiyor. 
Bırakınız ülkeler ya da şehirler arası batıya yönelişi, şehirlerin kendi içindeki gelişmeleri bile batıya doğru. Bazı zorlamalar ya da istisnaları bir yana bırakırsanız her bir şehrimizin bile büyümesi hep batıya doğru. 
Karşı konulamaz bu akım içerisinde Yozgat’ı geliştirmenin, büyütmenin hatta yerinde sayışının sağlanması bakımından ümitsizliğe kapılıyorum. Doğudan bir şey almadan batıya vererek eriyip duruyoruz. 
Dünyanın döngüsü böyleyken bizim çabalarımız, kafa yoruşlarımız Yozgat’ı ne kadar koruyacak?
Işığın doğudan yükseldiği yüzyıllar gelene kadar bu olağanüstü akıma boyun eğeceğiz gibi görünüyor. Sadece ne kadar çok direnir ne kadar çok çalışırsak kaybımızı o kadar azaltacağız. Çabamız budur.