GÜNÜMÜZDE bir kişinin istihdam edilebilmesi için üniversite diploması öncelikli referans olarak karşımıza çıkıyor. Birden fazla üniversiteyi bitirip, doktora yapanlar da iş bulmakta zorlanıyor olsalar da dayısı/amcası olanlar, kariyerine bakılmaksızın elindeki diploması ile herhangi bir işe yerleştiriliyor.
Daha önce 'Üniversite' denildiğinde, akademik, bilimsel çalışmaların yapıldığı yapılar olarak bilinirdi. O yüzden, yaşı bir hayli ilerlemiş olanlar 'Profofesör' unvanı ile anılırdı. Bu unvanı alabilmek için araştırmalar, çalışmalar yapılması, kitaplar yazılması gerekiyordu. Üniversiteden mezun olduktan sonra bu kariyer peşinde koşanların ortaya koyduğu somut çalışmaları mevcuttu.
''Yozgat'ta işsizler ordusuna yeni lise mezunları katıldı'' şeklinde haberler yapardık. Günümüzde her yıl binlerce üniversite mezunu işsizler ordusundaki yerini alıp, yıllarca sınavlara giriyor, işe giremiyor.
Tüm bunlar da gösteriyor ki; Türkiye'de eğitim sistemi yeniden değerlendirilip, anaokulundan üniversiteye kadar geçen süreç yeniden ele alınıp, yapılandırılmasına ihtiyaç vardır. Önceki eğitim sisteminin birden fazla aksaklıkları vardı. Lise mezunları iş buluyor, ortaokul ve ilkokul mezunları iş bulmakta zorlanmış olsa da hizmet sektöründe istihdam ediliyorlardı. Üniversite mezunları, uzmanlık alanı doğrultusunda üst düzey yönetici olarak kurumlarda görev alabiliyorlardı.
Özel Eğitim sisteminin ön plana çıktığı günümüzde eğitim alanında yaşanılan sorunlar, toplumsal yapımızda da ciddi sorunlara neden olmaktadır. O nedenle sistemin Türkiye gerçeği ile yapılandırılması gerekir.