Üsüyün Dayı taş dişliyordu. Gecenin ürkünç karanlığı başlıyordu. Bayatköylü adamın biri  bana ”Yiğenim dışarılarda bek gezme eşgıya falan gelir gotürür” dedi. Tüylerim diken diken olmuştu.
***
    İlginç kuşlar ötüyordu dışarıda. Hele bir tanesi sanki ıslık çalan bir   insan gibiydi. Puhu kuşları duruyor duruyor ritmik bir şekilde kalın sesleriyle alay eder gibi bir ses çıkarıyorlardı ki, korku filmlerindeki gibiydi.
***
    Aşırı derecede üşümeye başlamıştım. Pendiryemezli bir adam bana “Delağanlı gel aha şu çuvalların üstüne yat, daha yeni uğündüki ıpısıcak” dedi. Çuvalların üzerine yattım.
***
    Üstüme boş bir çuval daha örttüler. Suyun sesi, yıldızların parlaklığı Allahım sıpsıcak unun üzerinde öyle bir keyifle uyudum ki… Sabah kalktığımda saat 8 falandı. “Uyandınnı lan Ehsanağanın oğlu” dedi adam bana. Tanımıyordum ama Pendiryemezliymiş. Bize gelmiş misafir olmuş. “Acik durda Satılmış emmin pilav bişiriyo sende gel ye “ dedi. “Yoh savul dayı” falan dedim. Kendimi ağırdan satayım diye. Bir daha gel demediler. Oralarda dolanıp varlığımdan haberdar etmeye  çalışıyordum adamları. “Ula bu herifler bana bi daha gel demiyecekler heralda” falan diye sokranıyordum.
***
    Pilav pişmiş. O ihtiyar adam “Gessene lan, tosunum” dedi. Yoh emmi dememe kızdı ve kolumdan tutarak beni sofraya oturttu.
***
    Adam ne iyi bir adamdı. Üçgen şeklinde katlanmış sufralardan yufka ekmekler çıkardılar. Diğer Pendiryemezli adam da  yımırtalı omaç ettirmiş. Kumpür gaynattırmış. O da sufrasını açtı. Bi yeme salladık amma. Allah razı olsun.
    “Gozüyün onüne bah da sıranı gapdırma” dedi adam bana. Diğeri de “Bah şoo şapgalı d.., Üsüyün Aağaya oşşuhculuh ediyo, sıranı neyi verme haa…Biz senden önce gideciğik” dedi.    
***
    Yemekten sonra o emmilerle etrafı gezdik. Güzel yürekli cömert adam bize döndü “Şuraları bi golaçan edinde Üsüyünün elekten balıkları bi çalıyım” dedi. Yanımızdan ayrıldı. Daha sonra bana “La delağanlı bizim aşşağdan şu sufrayı bi getir” dedi. Hemen koşup sufrayı getirdim. Yanına vardığımda Allahım Yarabbim eleğe yaklaşık 30-40 tane farklı boylarda balıklar düşmüştü. Adam büyük bir heyecanla balıkları zor güç toplarken birden başımıza Üsüyün Dayı belirdi. “Ne yapıyonuz, ayıp daağalmi” dedi. Şaşkınlık ve korku içinde karşılayan adam.. “Ula Üsüyün Kâ şurdan uşahlara acik balık alıyoh” dedi.
    Üsüyün dayı sokranarak gitti ama adam da balıkları sufraya aldı.
***
    Onlarda, bende biraz zahmetli bekleyişlerin ardından sıramız geldi ve unlarımızı uğütüp köylerimizin yolunu tuttuk. İlk defa görmüştüm Dağarmenci Üsüyün Dayının balık eleğini. Bunun üzerine 15-20 kere acemi hırsızlık deneyimin oldu. Hepsinde de ya çevresinde Üsüyün dayıyı gördüm, ya da başka profesyonel hırsızları.    
***
    Aradan yıllar geçti bir daha gittim. Değirmenin sadece taşları ve yıkık duvarları duruyordu. Kanal kurumuş, elek paslanmış, çevresi ot bağlamıştı.
    Ürkünç bir yılanında o otların arasına aktığını görünce ürperdim ve biraz tepelerden eski cenneti seyredip evimize geldim.