Bir Türk, İngiliz ve İrlandalı için çay hayattır. Zaten dünyadaki sıralamaya baktığımızda da kişi başına tüketilen çay sıralamasında İrlanda 3,2 ile ilk, İngiltere 2,6 ile ikinci ve 2,3 kilo ile de Türkiye üçüncü sırada geliyor.
    Türk insanı için çayın günlük hayatta önemli bir yeri var. Halkın yüzde 90’ı, günde en az bir kere çay içiyor. Türk insanı için çay, günlük hayatın vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Çay tüketiminin yüzde 65’i evde, yüzde 13’ü işte, yüzde 11’i misafirlikte, yüzde 5’i kafede, yüzde 4’ü kıraathanelerde, yüzde 2’si ise okulda yapılıyor.
    Keşfedildiğinden bu yana çayın, sağlığa yararlı birçok yönü olduğu düşünülmüştür ve modern araştırmalar da yüzyıllar boyu ileri sürülenlerin doğru olduğunu göstermektedir. Çayın en önemli özelliği tamamen doğal bir ürün olması, kokulu çaylardaki çiçek, meyve veya baharatlar hariç hiçbir yapay renklendirici, koruyucu ve kokulandırıcı içermemesidir. Ayrıca sütsüz ve şekersiz alındığı sürece kalorisi yoktur ve vücudun su dengesinin korunmasında önemli bir rol oynar.
    Çay doğal olarak florür içerdiği için, diş minesini kuvvetlendirir ve ağızdaki bakterileri kontrol altında tutarak plak oluşumunu azaltır, diş eti hastalıklarına karşı koruma oluşturur. Yapılan araştırmalar, hem yeşil hem de siyah çayların tüketilmesinin kanser riskini -özellikle akciğer, bağırsak ve cilt kanseri- azaltabileceğini göstermektedir. Siyah çayın bileşenlerinin antioksidan etkisinin olabileceği, kanser yapıcı hücrelerin oluşmasını engelleyebileceği düşünülmektedir. Geçtiğimiz yıllarda yapılan çeşitli araştırmalar çayın kalp hastalıkları, felç ve tromboza karşı olası etkilerini göstermektedir. Çaydaki kafeinin kalp ve dolaşım sistemi için hafif bir uyarıcı olabileceği ve böylece arteoskleroz (damar sertliği) olasılığını azaltabileceği düşünülmektedir. Ayrıca çaydaki polifenollerin, kolekstrolün damarlar tarafından emilmesini ve kan pıhtılarının oluşmasını engellediğine de inanılmaktadır.
    Çaydaki kafein, konsantrasyonu artırabilir, tat ve koku alma duyularını güçlendirebilir. Çayın hazım sağlayan sıvıları, böbrekler ve karaciğer de dahil olmak üzere metabolizmayı uyarır. Böylece toksinlerin ve diğer istenmeyen maddelerin vücuttan atılmasına yardımcı olur.
    Çay demlemenin altın kuralları
    Taze ve soğuk su kullanın.
Daha iyi bir demleme ısısına ulaşmak için demliği ısıtın.
Çayın ölçüsüne dikkat edin; fazla çay koymak hem ekonomik değildir hem de çay acı olur.
    Su kaynadığı anda, suyu demliğe ekleyin.
    Tüm lezzetin açığa çıkabilmesi için 3-5 dakika demleyin.
    Eğer çayınızı süt ile içmek istiyorsanız daha iyi karışması için fincana önce sütü koyun.
    Çayı kuru, hava almaz bir kapta muhafaza edin.
    İyi çay için birkaç öneri
    Su on saniyeden fazla kaynayıp fokurdamamalıdır yoksa gereğinden fazla oksijen kaybeder.
    Soğumuş suyu asla yeniden kaynatmamak gerekir.
    Demlenmiş çayı porselen çaydanlığa boşaltmadan önce bir kez karıştırın.
    Yeşil çay, altlığı olmayan fincanla, siyah çay ise altlıklı fincanla sunulur.
    Demliğin, çaydanlığın ve çay bardaklarının metal olmamaları ve deterjanla yıkanmamaları gerekir. Metal çaydanlıkta yapılan çayda metal tadı olur.
    Bunlar bizim çay ile ilgili bildiklerimiz ya Amerikalı hikâye yazarı Katharine Branning, Türkiye’ yi anlattığı kitabının tanıtımında Türk Çayını öyle bir anlatıyor ve sonunda konuyu sosyolojik bir analiz ile sonuçlandırılıyor ki ağzım açık kaldı doğrusu…
    Geçen günlerde piyasaya çıkan kitabı “Yes, I Would Love Another Glass of Tea” adlı kitabı “Bir Bardak Daha Çay İstiyorum” ismiyle Türkçe’ye çevrildi. Çayı ve Türk çay demleme kültürünü anlatan Ünlü yazarın Branning’in Türkiye’yi çaya benzeterek anlatması, uluslararası medyada da geniş yankı buldu.
    Türkiye’yi ve Türk insanını bir bardak çaya benzeten Branning, Amerika’da Türkiye’nin ve Türk insanının yanlış tanındığını söyleyerek, bu kitabı Amerikalılara doğru şekilde anlatmak için yazdığını ifade ediyor.
    Türkiye hayranı yazar Branning, Türkiye’de çay içmenin, İngiltere’deki 5 çayından ya da Japonya’daki özenle hazırlanan çay ikramlarından daha farklı olduğunu, daha az karmaşık ve çok daha sade olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Tıpkı Türk insanı gibi…”
    “Çaya atılan şekeri eritmek için çay kaşığı ile karıştırırken çıkan tınıları dünyanın başka hiçbir yerinde duyamazsınız” diyen Branning, evlerde işyerlerinde sürekli duyulan bu seslerin biraraya gelmesi halinde ülkenin en güzel harmonik melodisinin ortaya çıkabileceğini dile getirdi.
    Branning, Türk çayını şöyle anlatıyor:
    “Türk çayı için ‘tavşan kanı’ derler. Siyah ya da yeşil değildir, kırmızıdır. Tıpkı, her vatansever Türk’ün damarlarından akan kan gibi… Tıpkı, göklerde gururla dalgalanan bayrakları gibi… Eşsiz güzellikte olan halılarındaki kırmızı yün gibi… Tıpkı, ilkbaharda açan ateş kırmızısı laleler gibi kendisine çok benzeyen bu çay bardağına yansır.”
    “Türk çayı sıcaktır; Anadolu topraklarını ısıtan güneş gibi… İçinizi ısıtan coşkulu Türk müzikleri gibi… Yemekleri, şehirleri, spor takımları, Türklerin hayatlarının her anındaki yaşama sevinci gibi…”
    “Türk çayı demlenir. Bir Türk sallama çayı çay saymaz. Karadeniz Bölgesinde yetiştirilen çay, daha sonra Türkiye’nin her yerinde sürekli demlenir. Herzaman servise hazırdır. Türkiye’de ‘kahvaltı hazır’ demezsiniz; ‘çay kaynadı’ dersiniz. Çay aynı Türkiye gibi bir mozaiktir. Miras, kültür, tarih, gelenek ve bir çok etnik grubun bir araya gelerek kaynaşması gibi… Türk olmak demek, Türkiye Cumhuriyeti ile bütünleşmiş olmak demektir.”
    “Türk çayı sadedir. Sütle beraber içilmez. Berraktır; tıpkı, bir Türk’ün yüzü gibi… Her zaman anlaşılabilir, bir şey saklamaz, Türklerin komşularına gösterdikleri kalpleri gibi…”
    “Türk çayı sürekli içilebilir. Çay keyfinin bitmesine imkân yoktur. Bütün gün boyunca içebilirsiniz. Çayın altı sabahtan akşama kadar her zaman açıktır. Ülkenin dağları, ovaları, doğal güzellikleri ve çalışkan insanları kadar cömerttir.”
    “Türk çayı, müzik gibidir. Müzik kültürüyle yetişmiş ve bir çok yetenekli müzisyeni barındıran bir ülkedir Türkiye… Pop müzikten folk müziğe, arabeske kadar geniş bir müzik stilleri var. Çayı karıştırırken duyduğunuz melodi, dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir melodidir. Sanıyorum, Türkiye’nin her bir köşesinde evlerdeki, ofislerdeki, marketlerdeki, feribotlardaki bu sesler bir araya gelse, ülkenin en güzel harmonik melodisini oluşturur.”
    “Türk çayı, arkadaş canlısıdır. O, hiçbir zaman yalnız içilmez. İlla ki, yanınızda biri olmalıdır. Eğer bir Türk sizinle arkadaş olmak istiyorsa ilk teklif edeceği şeydir çay… Türkler yalnız, tek başlarına iş yapmazlar. Başkalarıyla birlikte olmayı severler. Geniş düzlüklerde aileleri ve hayvanlarıyla sıcak ilişki geliştirebilmiş ataları gibi hayatı başkalarıyla paylaşılarak değerli kılınan bir şey olarak görürler.”
    “Türk çayı demokratik bir içecektir, herkes içebilir. Demokratiktir; Atatürk’ün izinde kurdukları ve 88 yıldır yaşattıkları devletleri gibi… Türk çayı sadedir, dolaysızdır, kolayca demlenir. Ve bu yönüyle Türklerin hayatı yaşamak için seçtikleri tarzı yansıtır. Çay sade olabilir ama her zaman Türklerin hayat tarzının temelleri olan saygı ve sevgiyle ikram edilir.”
    “Türk çayının acelesi yoktur; yoğun bir günün ortasında asude ve dingin bir iklime çağırır insanı. Türkiye’ye gittiğinizde öğreneceğiniz ilk ifadelerden biri ‘Sorun Yok’tur. Yavaş yeme hareketinin önemli bir unsurudur çay. Bu yaz Türkiye’de çayı gereğinden biraz daha uzun içtiğim için birisi tarafından hafifçe azarlandım.”
    “Türk çayı barışçıldır. Bir bardak çay, nereye giderseniz gidin, size ikram edilir. Evlerde ve işyerlerinde ikram edildiğinde, bir barış mesajını da size taşır. 13. yüzyılın büyük sufi şairi Rumi’yi (Mevlana) hatırlatır. Gel tanış olalım; yavaş yavaş bu çayı içer gibi… Gel şu günün hay huyunu bir kenara koyalım; birbirimizi tanıyalım. Gel bir bardak çay paylaşalım. Belki ısınırız onunla ve arkadaşlığımız doğar. Gel hayatı ısıtalım.”
    Bunun için kitabımın adını “Evet, Bir Bardak Daha Çay İstiyorum” koydum. Türkiye’nin Ortadoğu’daki barış yapıcı rolü üzerine çok tartışma var. Ben bir siyaset bilimci değilim, ben hikâyeler anlatırım. Ama barış dolu bir dünyada yaşamak istiyorum. Bu kitabı yazmaktaki amacım, Türkiye hakkındaki ümidimi Amerikalı kardeşlerimle paylaşmak. Türkiye, bölgenin yükselen bir değeri olarak, bizlere bölgenin rasyonel, entelektüel ve barışçıl yüzünü gösterebilir. Ve daha iyi bir geleceğin inşasında taşıyıcı bir