“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu tehlikede yalnız bırakmaz. Kim, kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun ihtiyacını görür. Kim bir Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, Allah da o sebeple onu Kıyamet gününün sıkıntısından kurtarır. Kim bir Müslümanı örterse, Allah da onu kıyamet günü örter” 
Dünya kan gölüne dönmüşken, Mısır’da yaşanan darbeyi sevimli gösterilmeye çalışırken, Suriye’de devlet kendi vatandaşına saldırırken, kısaca Müslüman âlemi korku içinde yaşayıp her gün kan kaybederken ortada tek bir çözüm var. O da Müslüman âleminin birlik olmasıdır. Türkiye, Afganistan, Irak, İran, Suriye, Filistin, İran, Lübnan, Mısır, Doğu Türkistan, Suudi Arabistan ve diğer tüm Müslüman ülkeler tek bir liderin etrafında, tek bir bayrağın altında birleşmedikleri sürece oluk oluk akan bu kan durmayacak.
Zavallı kadınlar ve çocuklar yurtlarından sürülecek, kadınlara tecavüz edilecek, halk sabaha karşı üzerine yağan bombalarla uyanacak. Mısır’da yaşanan zulmü İran seyretmemeli, Afganistan’da yaşanan zulmü Suudi Arabistan sessizce seyretmemeli. Çünkü Deccal’in fitnesi bir ülkeden diğerine yayılıyor ve ateş mutlaka sesini çıkarmayan ülkelere de uğruyor. Şimdi sıra Yemen dedir İç kargaşalar, mezhep çatışmaları ve iç savaşlar ortadoğu’yu kan gölüne çevirmiştir. Akan kan Müslüman kanıdır.
Türk-İslam Birliği, Müslüman alemini kalkındıracaktır. Oluşturulacak İslam ortak pazarı sayesinde, bir ülkede üretilen ürünler, gümrük, kota gibi sınırsal engellere takılmadan bir diğer ülkede kolaylıkla pazarlanabilecektir. Ticaret alanı genişleyecek, tüm Müslüman ülkelerin pazar payı artacak, ihracat gelişecek, bu, Müslüman ülkelerdeki sanayileşme sürecini hızlandıracak, ekonomide sağlanacak kalkınma ile teknolojide de gelişme yaşanacaktır.
Ekonomisi güçlü bir Türk-İslam alemi Batı dünyası ve diğer toplumlar için de önemli bir refah kaynağı olacaktır. Bu toplumlar karşılarında güven içinde, tedirginlik duymadan iş birliği yapabilecekleri, ticari faaliyet içinde olabilecekleri bir güç bulacaklardır. Ayrıca Batılı kurum ve kuruluşların sürekli olarak bu bölgelerin kalkınması için aktardıkları fonlara da gerek kalmayacak, bu fonlar dünya ekonomisinin güçlenmesi için kullanılacaktır.
Türk-İslam Birliği, İnsanlık tarihi için de umut kaynağıdır. Oluşturulacak İslam Ortak Pazarı sayesinde, bir ülkede üretilen ürünler, gümrük, kota gibi sınırsal engellere takılmadan bir diğer ülkede kolaylıkla pazarlanabilecektir. Ticaret alanı genişleyecek, tüm Müslüman ülkelerin pazar payı artacak, ihracat gelişecek, bu, Müslüman ülkelerdeki sanayileşme sürecini hızlandıracak, ekonomide sağlanacak kalkınma ile teknolojide de gelişme yaşanacaktır.
Ekonomisi güçlü bir Türk-İslam alemi, Batı dünyası ve diğer toplumlar için de önemli bir refah kaynağı olacaktır. Bu toplumlar karşılarında güven içinde, tedirginlik duymadan iş birliği yapabilecekleri, ticari faaliyet içinde olabilecekleri bir güç bulacaklardır. Ayrıca Batılı kurum ve kuruluşların sürekli olarak bu bölgelerin kalkınması için aktardıkları fonlara da gerek kalmayacak, bu fonlar dünya ekonomisinin güçlenmesi için kullanılacaktır.
Türkiye’nin, Türk-İslam dünyasının birliğinin sağlanmasında öncü olması, tarihin yüklediği bir sorumluluktur. Ancak bu sorumluluğun gereği gibi yerine getirilebilmesi için, öncelikle tüm İslam dünyasına örnek teşkil edebilecek bir modelin oluşturulmasıdır.  Türk ve İslam Dünyasını tek çatı altında  buluşturacak tarihi bir projeye ihtiyaç duyulmaktadır. Türk ve İslam Dünyasının birlikteliği yeni bir dünya düzeninin doğuşunu müjdeleyecektir. Bu amaçla atılacak adımlar biz de değil tüm dünyada yeni bir medeniyetin başlangıcını oluşturacaktır.