Sahibi olamadığım yıllarımın sürgün sevdası; aklımı başımdan alıp, ayrılığı boynuma takıp ve aramıza koyduğun uzaklık, ansızın çekip gittiğin o sabahtan beri ne ettimse eksilmedi.
İncir çekirdeğini doldurmaz bahanelerin ve sudan sebeplerinle, her defasında caymalarınla, aşkımdan kaçmalarınla, olur olmaz yıkmalarınla, sonunda ortada bırakıp arkana bile bakmamalarınla, tükendi gitti var ömrüm…
“ Cansuyum ” dedim sana, “ yaşama sebebim, nefesim, ömrüm” dedim ben sana, sen ömrümü tüketipte gittin…
Şimdi derin bir yalnızlığın karanlıklarında ve çıkmaz yolların dar geçitlerinde nefesim tükeniyor, gözlerim kör oluyor cansuyum…
Canda, suda sendin, ömrüme, öyküme böyle girip, ansızın çekip gitmeseydin neyin eksilirdi cansuyum?
Yine bulutların üstünde ve yine hayallerimin el tutmalarında ömrüm, birkaç bin metrede boşluğa bırakıyor sürgün sevdamı ve ben müebbete hüküm yemiş sevdalı, kimsenin hayal edemeyeceği mahpusluklarda, birkaç bin metredeki demir parmaklıklarımın arkasında sessizce ağlıyorum, göğün yüzü ıslanıyor ama sen aldırmıyor, bildiğini yapmaktan geri kalmıyor uslanmıyorsun cansuyum…
 Seni sevme suçunu işlediğim o günden beri nefes alamıyorum cansuyum ve sana tutsak, sevdalı kaldığım o günden beri yaşamıyorum cansuyum…