Her günü güzel, her ortamı neşeliydi canım köyümün… Bulgur çekme, bohluh çığneme, mercimeke, mercimek yolma, düğünlerde davul-zurnayla yenge toplama, bağ belleme, mal gütme vs., bağ belleme, mal gütme vs. vs..
    Hep kalabalık gruplarla yapılan keyifli organizasyonlardı bunlar. İşte bu mevsimlerde yapılan bohluk çiğneme işlerinden bahsedeceğim sizlere…
    Genellikle evlerden bağımsız toprak damlı ahırlarda inekler, koyunlar beslenir, onlardan evin ağartısı sağlanırdı.
    Kış boyu malların altları kurünür, çıkan gübreleri evden 15-20 metre uzaklıkta uygun bir mekanda biriktirilirdi. Kış boyu biriken bu gübreler bahar aylarıyla birlikte bol suyla sulanarak harçlandırılırdı. Genellikle genç kızlardan oluşan kalabalık gruplarla, kalıp olarak kullanılan kasnaklara doldurulur, çiğnenerek pekiştirilir ve kuruması için sırayla bir mekana düzülürdü.
    İki veya üç erkek ellerinde dirgenlerle kızların çiğnediği kasnaklara bohluh doldururdu. Bunlara dirgenci derdik.
    Çiğnenen tezekler biraz eke kadınlar veya erkekler tarafından geçgerelere istiflenir, kuruma mekanlarına taşınırdı.
    Bazı kızlar kasnakları iyice çiğneyip pekiştirdikten sonra, topuklarıyla kasnağın tam orta yerini çukurlaştırır, boyunca kaldırarak orantılı bir şekilde yere çarptırınca bomba gibi patlardı tezekler. En iyi Gubüşün Saadetin Fermudiye, Gıllı Kerimin Ladiger ve Koselinin Cemayunur patlatırdı tezekleri. Buna kasnak patlatma da derlerdi.
    Bu organizasyonun geleneksel yemeği yeşil mercimekli bulgur pilavı ve ayrandı.  Yaşlı ve becerikli kadınlar tarafından  tandır evlerinde pişirilir, keyif ve afiyetle yenilirdi.
    Genelde bu yemekleri İpekgilin Pempe veya Gulünün Durağan Şukrüye pişirirdi. Aslında bildiğimiz bulgur pilavı. Muhabbetinden lezzetine doyulmazdı.
    Bohluh çiğneme bitince son kasnağı çiğneyenler, ev sahibine “Düşmanıyın ömrü bu kadar olsun” gibi dileklerde bulunurdu.
    Bohluk günnükçüleri dağılınca ev sahibi 4-5 günde bir kuruyan tezekleri dönderir, yaklaşık bir ay içinde kuruturdu.
    Daha sonra tezekler toplanır, kışın yakılmak için bir mekana istiflenirdi. Biz o kuru tezeklerin orta kısımlarını hafifçe oyar, içlerine kesmik veya sap koyar güvercinlere yuva yapardık. Duvara iki tane kazık çakar, tezeği tam üzerine asardık.
    Yaz boyu koku olmasın diye ahırlarda veya avlularda rastlanılan hayvan gübreleri hemen duvara yapıştırılır, kurutulurdu.
     Buna “Yapma” derdik. Koyunların gübreleri kasnaklarda çiğnenmediğinden, ahırlardan kazma ve bel ile kazınır bu olayada “Kermeleme” denirdi. Kermeler de bol samanlı olduğu için kışın sobada çok güzel yanardı. Helede o tezek ve kermelerle ters çevrilmiş saç altında parmak çörekler pişirilirdi ki…..
    Ona lezzet veren köy şartlarında yetişen tavukların yumurtasımıydı, gübresiz, hormonsuz unmuydu, üstüne sürülen acı yağ veya kuyrukmuydu, yoksa tezek ateşinin kıvamımıydı neydi Yarabbi…..
    Köyde yaşarken bohluhlardan bile mutluluk fışkırırdı. Küllüklerden, ahırdan, bağlardan, bostanlıklardan, tarladaki başaklardan, ineklerin, koyunların, eşeğin, kedinin, köpeğin bakışlarından, sobada pişen yemeğin buharından, dostun, arkadaşın sesinden, kullenin deliğinden, saçkıdan, samandan, dokküden, uçan kuştan, her şeyden ama her şeyden huzur kapardık vallahi yav…
    Allahım.. İsyan etmiş gibi olmayalım da; bizlere ev, araba, eğitim, para, görgü, eş çocuk vs. her şey veriyorsun ama, karşılığında mutluluğumuzu mu alıyorsun bilmiyoruz ki..