24 Kasım’da içimi bir başka heyecan kaplar. Sevinçle-Hüznü birlikte yaşarım. Hayatta onlarla sevinci yaşarken, aramızdan ayrılmış, rahmetli olmuş öğretmenlerimizle hüznü yaşarım. Sevdiklerimiz sevmediklerimizin unutturur. Çocukluğumuzu, gençliğimizi hep onlarla birlikte yaşamışızdır. Unutulmaz anılar gözümüzün önünden birer birer geçip giderler. Ne büyük bir heyecanla başlamıştım biliyormusunuz? Rahmetli annem bir başka sevmişti. “Oğlum öğretmen olacak, onun ilk maaşıyla kurban keseceğiz, fakire fukaraya dağıtacağım..! diye. Bu umutla başladı yolculuğumuz.
    İlk hüzün, ilk kura, çekiverdik Sivas’ı şans torbasından. Ağlayanlar, çırpınanlar, üzünenler vardı. Terör illeti genç idealist öğretmenleri kokutuyordu “ya göreve başlayamaz, geri dönersek” diye. O kutsal yolculukta ölmekte vardı dönmekte.
    Yıllar sonra bir dostumun anlattıkları iliklerimi dondurmuştu. Mardin’e tayini çıkar arkadaşımız haspel kader jandarma ekebiyle köye varır. Köy muhtarı tarafından kendisine 24 saat müsade edilir. Köyü terk etmediği taktirde öldürülmekle tehdit edilir. Bu tehdidi yüzlerce arkadaşımız almıştır. Kimi inat edip “şehit öğretmenler” safına katıldılar.
    Aynı gün jandarma ekibiyle geri dönen dostumuz soluğu Bakanlıkta alır. Genel Müdürün makamına çıkar istifa ettiğini, görev yerinin değiştirlmesi ister. Baştaki o adamın cevabını hiç unutamam arkadaşımızda ömür boyu unutamadığını söylerdi. “öğretmenim tayin ettiği yere gideceksin, seni vuracaklar, sen öleceksin, bende senin yerine yeni bir öğretmen atayacağım” bu cümle beni son derece rahatsız ederdi.
    Benimde kaderim farksız olmuştu. Bir doğu otobüsüne binmiş görev yerime gidiyordum. Son derecede tedirgindim. Otobüste hiç Türkçe konuşan yoktu. Kendimi başka bir ülkede sandım. “Sivas illerinde sazım çalınır” türküsünü mırıldanıyordum. Sivas’a indiğimde bir gurup genç beni tanımadan “faşist öğretmenlere burada görev yaptırmayız” diyorlardı. Henüz “faşist” kelimesinin anlamını bile bilmiyorduk. O heyecanla göreve başladık. Sivas Gemerek Karagöl Ortaokulu Türkçe öğretmenliğine atanmıştım. Karagöl kara bir talih olarak yansıyacaktı mesleğime. O günleri nedense hep ağlayarak hatırlarım.
    Mesleğimin ilk yılı taşlanacağımı, horlanacağımı, ölümle tehdit edileceğimi, evime giremez hale geleceğimi nereden bilebilirdim. 4 cenngaver, 4 yiğit insan, omuz omuza bir mücadele. Musa Mert (Matematik öğretmeni, Antalyalı), Halil Faydacı (Fen Bilgisi öğretmeni Kırşehir), Halis Murat (Sosyal Bilgiler öğretmeni Ağrı), ve ben Türkçe öğretmeni... Tek çabamız iyi bir eğitim vermekti.
    Evet taşladılar, horladılar, bizimle mücadele ettiler ve başardılar. Bir mahkeme korudorunda vedalaştık onlarla... Küfürlerin, tehditlerin, şantajların devam ettiği mahkeme salonunda “Adalet mülkün temelidir” yazısına gözüm takılıp kalmıştı. Savcının bunların dördünüde tutuklayıp içeriye atın” dediğinde “Atın dedim içimden” bunlar eğitim haketmiyorlar, bunlar bölücü gurupların baçavraları atın öğretmenleri içeri! Bunlar ne anlar insanlık dersinden. 80 ihtilali ve hepimiz ayrı ayrı yerde soluğu alıyoruz. Benim görev yerim ise memleketim Yozgat merkez ortaokulu Türkçe öğretmenliği.
    Böyle başlamıştık bu kutsal mesleğe. Aynı heyecanla devam ettik. Manevi yönünü bilerek çalıştık. Temiz, sade beyinlere güzel şeyler işlemeye çalıştık. Gün geldi yorulduk, sinir stres sahibi olduk. Kendi çocuklarımızı ihmal ettik ve Allah nasip etti 2004 yılı sonunda da emekli olduk. Macerayı daha fazla uzatmayalım. İnşallah gün gelir bir kitapta toplarız.
    Öğretmenlik kutsal bir meslek, öğretmenlik şerefli bir görev, görevinin koymetini bilenlere selam olsun. Peygamber mesleği diye tarif ederler öğretmenliği, gerçektende peygamber mesleği gibi kutsal bir görevdir. Haspel kader değil bilerek isteyerek seçilmesi gereken bir meslektir.
    Bu nedenle öğretmen okulları yeniden gündeme gelmeli. Seçkin öğrenciler bu okullara ilköğretim döneminde ayrılmalı. Yüksek öğretmen okulları yeniden organize edilmeli. Öğretmen işinin ehli, mesleğinin bilincinde yetişmeli. Zekası, kabiliyeti, yeteneği, becerisiyle öğretmen mesleğine yakışmalı... Tabi ki eğitimi hizmet için eğitimiyle ömür boyu devam etmeli!
    Öğretmenin sosyal hakları, maaşı, hayat stadradı yüksek olmalı. Öğretmen ekmek derdinde değil, eğitim öğretim derdinde olmalı. Öğretmenlerin sorunları katmerleşerek devam ediyor. Öğretmen toplumun önderidir. Bu mesleğe uygun insanlar yetişmeli, bu mesleği temsil eden insanlar görevde kalmalıdır...
    Bu duygularla görevinde devam eden arkadaşlarıma başarılar diliyorum. Emekli olan dostlarıma Allah’tan uzun ömürler diliyorum. Hakkın emrine kavuşmuş olanlarada rahmet diliyorum. 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun öğretmenim! Görevin kutsallığını unutma, mesleğin şerefli, mesleğine sahip çık, çocuklar ve yarınlar sana emanet.