Bir taraftan ''Akil insanlar'' adı altında topluluk kurup, terörün bitirilmesi noktasında çalışma başlatıp, bu konuda da halkı ikna turları yaptıracaksın. Diğer taraftan 1 Mayıs İşçi Bayramı konusunda çalışanlarla inatlaşıp, ''Gİrerdin-giremezsin'' tartışması ile insanları mağdur ve mahkum edeceksin.
Ortaya çıkan bu tablo kafalarda varolan sorulara yenilerini eklemekle kalmıyor, güven ortamı da giderek sarsılıyor, insanların birbirlerine olan yaklaşımlar, ''Sen-Ben'' kavgasına dönüşerek, bölünmeye doğru gidiliyor.
Yıl 1974...
Sağ-Sol çatışmalarının hız kazanıp, karşıt görüşlü öğrencilerin karşılaştıkları her yerde birbirlerine girdiği, silahların konuştuğu bir dönem. Kıbrıs'ta Rum Kesimi'nin Türklere yönelik yürüttüğü yıldırma politikalarının şiddete dönüşmesine yönelik başlatılan görüşmelerden sonuç alınamaması üzerine dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ve hükümet ortağının Genel Başkanı Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan'ın talimatları doğrultusunda sabaha karşı Kıbrıs'a barış harekatı başlatıldı.
Yurdun her bölgesinde Kıbrıs barış harekatında ön saflarda yeralabilmek için Askerlik Şubeleri'nin önlerine koştu. Yerköy ilçesi Devlet Demir Yolları Garına yanaşan posta treni vagonlarında Mehmetçikler ile birlikte askeri malzemeler yer alıyordu. Daha bir gün önce Yerköy ilçesinin Ofis bölgesinde karşı karşıya gelip, birbirlerine taş ve sopalarla saldıran karşıt görüşlü olarak adlandırılan Ülkücüsü, Devrimcisi, Akıncısı, MTTB'lisi gençler, istasyon garında toplanmış, Askerlere moral vermeye çalışırken, kendisini bir anda trenin üzerinde bulan o dönemin genç avukatlarından AP'li Enver Tonusluoğlu'dan sonra MHP'li Bahri Zorlu ve CHP'li Avukat Mehmet Er hareretli birer konuşma yaparak, gençleri birliğe çağrıyor, heyecan ve barış harekatına katılma arzusu, milli duygularla birlikte sarmaş dolaş oluyordu.
Şimdilerde kim nasıl hatırlar, nasıl yorumlar bilemiyorum. Ama şu bir gerçek ki, gençlerin, insanlar birbirlerine ''Yan gözle'' bakıp, birbirinden korkup, çekindiği, bir evin içerisinde baba-evlat, kardeş ilişkilerinin sağ-sol kavramları nedeniyle askıya alındığı o dönemde, milli ve manevi konular gündeme gelindiğinde tek yürek olunabilmesi o günlerin en güzel taraflarından birisiydi. Bugün gelinen noktada milli ve manevi değerlerin unutulup, ''Sen oradaysan, ben buradayım''  anlayışının hakim olduğu yetmiyormuş gibi, ''Senin doğruların benim kayıtsız şartsız yanlışımdır'' noktasına gelmiştir.
Yozgat'ta önceki gün gerçekleştirilen ''Akil İnsanlar'' ile ilgili toplantıda da bu olmuştur. Toplantıya kendilerinden ve kendilerine yakın olanlar davet edilirken, kendilerinden olmadığını, kendilerine karşı olduğunu, yakın olmadığını düşündüğü insanları bırakın toplantının yapıldığı salonu, bulunduğu bölgeye bile yanaştırılmamıştır.
Teröriste uzatılan el, kendilerinden olmayanların suratına tokat olarak yansıyorsa, söylenilen barış nasıl olacaktır?...