DIŞARIYA çıktım beni gören garip garip bana bakıyor!... Eve giriyorum annem de bir gariplik var.
Dayanamadım, merak bu ya, annemin karşısına geçip:
“Sizlerde bir hal!... var, ne oluyor, ne bitiyor bana anlat.” dedim. Annem önceleri “bir şey yok”, falan dediyse de anlatmaya başladı:
“Senin engelinden dolayı ayrılan hanımın!..., kendinden on yaş küçük birisiyle evlenmiş. Senin için daha da kötüsü, bizim evin karşısındaki  şu  evde kirada oturuyorlarmış.” dedi.
Benim üzülmemi istemedikleri için söylemezlermiş. İnsanların garip bakışları da bundanmış.
Al gömlek tez parlar, derler ya... Üzülmedim desem yalan olur. Üzüldüm...
Diğer taraftan da kendi kendimi teselli ediyordum. O!... böyle istemişti.
“Yaşım  küçük, genç birini bulurum.” diyordu.
Evet, istediğini bulmuş muydu?. Mutlu olabilir miydi?
Bunu zaman gösterecekti.
Annem dışarıya gitti. Oğlumda okuldan döndü:
“Baba acıktım.” , “Oğlum ebene (babaannene) söyle. Sana yemek hazırlasın.” dedikten sonra  oğlum dışarıya ebesinin yanına gitti.
Ben sigaramdan sanki oksijen alıyormuşum gibi nefes nefes çekiyordum, kendi içimde kaybolmuş!... gibi dalıp gitmiştim. Bir anda kapı hızlı bir şekilde açıldı. Oğlum, ağlayarak somyanın üzerine yatıp hıçkırıklarla ağlıyordu. Ben bir anlam veremeden yanına yaklaştım:
“Ne oldu oğlum, eben sana yemek hazırlamadı mı?“ diye sordum.
Ebesine hiç bir şey söylemeden. Doğru  anneannesine gider. Evlerimiz yakın olduğu için hemen hemen her gün anneannesine de gider gelirdi. O gün yine gitmiş, dedesine annesini soruyor. Anneannesi de hemen lafa girerek:
“Annen evlendi gitti...” Oğlumun kaygısını arttıracak birkaç söz daha söyler.  Oğlumun ağlamasını anladıktan sonra, o gözleriyle ağlıyor, ben  özümden ağlayarak oğlumun saçlarını okşuyor  göz yaşlarımı oğlum görmesin diye yüreğime akıtıyordum. Dilimin tetiği bozulmuştu,  oğlumu  teselli edecek bir laf bulup söyleyemiyordum. Uzun bir süre ağladı, ben dinledim. Daha sonra yattığı yerde uyuyup kaldı. Aç karnına uyumuştu çocuk...
Düşünüyordum... Uyanınca  ona ne söyleyeceğim!... Ne anlatayım ya Rabbim! diye dualar ediyordum...
 Annem geldi:
“Buna ne oldu, hemen yattı?” diyerek söylendi. Ben olanları… anneme anlattım. Annem de:
“Hiç Allah’tan korkmazlar mı, bu çocuğa gözyaşı döktürüyorlar.” diyordu.
Sonunda Oğlum  uyandı, biraz sakinleşmiş gibi bir hali vardı. Benim  gözlerime bakarak:   
“Baba açıktım.” dedi.
Engelli olduğum için yemek  hazırlayamayacağımı bildiği halde genede her zaman bana gelir:
“Baba açıktım'' derdi.
Annem sofrayı hazırlarken, oğlumda bana;
-Annesini sevmediğini, onu bir daha görmek istemediğini, anneannesine artık gitmeyeceğini, onları da sevmediğini... içini çekerek bana  anlatmaya çalışıyordu. Ben de:
“Yemeğimizi yiyelim, daha sonra konuşuruz.” diyordum. oğlum, bana anlattıklarına aslında  kendisi de inanmıyordu.
Ama üzüntüsünü bir şekilde anlatması gerekiyordu.  
Ben onu anlıyor, acılarına bir şekilde ortak olmaya çalışıyordum.
Bu acı, stres dolu günler uzun sürmedi, ona!... da alışmıştık.
Oğlum eskiden olduğu gibi yine annesi olmasa da anneannesine ve dedesine gidip geliyor.
Annesinin yanına gidip gelse de içindeki  duygularını!... anlayabiliyordum.
Çünkü, ben de küçükken annem başkasıyla evlenmişti!....
Benim o zamanki  yaşadıklarımı!... şimdide oğlum yaşıyordu.
“Oğlum, istersen annenin yanına fazla gitme, senin yüzünden  kocasıyla aralarında bir sorun çıkmasın”. dedim.       ‘Tamam baba zaten o adam!... yokken gidiyorum.”...
Haftalar ve  aylar hızla geçip gidiyordu. Oğlumun anası  evlendiği  kocası, eski karısından  boşanmadıkları için bizleri yakalatırlar- diyerek kaldıkları evden başka yere taşınmaları gerekiyormuş.
Oğlum, annesinin başka yere gideceğine üzülüyordu.
Havalar soğumuş, ince incede yağmur yağıyor.
Akşam da olmuştu, Oğlum okuldan gelmedi, Anneme, ''Namazını kıldıktan sonra dışarı çıkıp  bir bak, bir yerde oyuna dalmış olabilir.” dedim.
Annem Namazını kıldıktan sonra:
“Bir zamanlar babasının peşinde koştum, şimdi de sıpasının peşinde koşuyorum, ne bitmez tükenmez çilem varmış.” diye söylenerek aramaya gitti.
Dışarısı karanlık olmuştu.
Oğlum için endişeleniyordum, hiç böyle yapmazdı diye kendi kendime konuşurken, oğlum  kapıyı açıp içeri girdi. Üstü-başı ıslanmış, bir o kadar da çamur olmuş. O şekilde görünce:
“Ne oldu oğlum, kavga mı ettin, bu durumun ne?” diye sordum.
O da bana olanları teker teker anlattı. Annesi sabah taşınıyormuş. Annesinin evlendiği kocası da evde olduğu için eve girip annesiyle konuşamıyor,
“Belki annem  dışarı çıkar da görürüm-diye ne kadar beklediyse onu  göremeden geri bizim eve geliyor. Ben, Oğlumu dinliyorum,  ağlamamak için kendime eziyet ediyorum. Annem de kızgın bir şekilde geldi.
“Ben kapı kapı seni  arıyorum, sen nerelerde geziyorsun?” diye sordu.
Ona  da olanları anlattık. Annemde  oğlumun anasına kızarak öfkesini  belirtiyordu. Bende, oğlumun üzülmemesi için ne gerekiyorsa yapmaya çalışıyordum. Ama yapacağımızı yapmıştık, oğlumuza en büyük kötülüğü!...
Biz anne-baba  ayrılarak!... yapmıştık. Allah bizleri affetsin. 
Bu yüzden… ayrılacaksanız Çocuk yapmayın. Hanım!..., bizim mahalleden taşınalı bir buçuk - iki sene yeni kocasıyla yaşar. Daha sonra nedendir bilmem ondan da ayrılır. Bir başkasıyla evlenir,oda vefat eder ve baba evine geri dönerek yaşamını sürdürür…
Selam ve dua’larımla.