OSMANLI İmparatorluğunun artık siyasi, ticari, ekonomik, savunma, bilgi ve sanayi alanında dünyada olan devrimlerden bihaber yaşayarak, sağ ayakla mı sol ayakla mı tuvalete girilir tartışması yaşadığı dönemlere girmişti.
Bu eksikliklerinin yanında askeri gücü de zayıflayınca toprak kaybetmeler başlamıştı. Gücün sona erdiği kanısına varan azınlıklar da kendilerine göre devlet kurma düşüncesi ve heyecanı taşıyorlar, Osmanlıdan toprak koparıyorlardı. 
Osmanlının yönetimi, ordusu, bürokratı okumuşları bu gelişmeleri düşünmediği ve hazırlıksız oldukları için de yapacak fazla bir şeyleri yoktu.
Ordu içinde Enver Paşa gibi genç kuşak subaylardan durumu görüp çalışmalar yapanlar oldu ama bu da o zaman süreci içinde istenilen sonucu getirmedi.
1.Dünya Harbinin eşiğine gelinmişti. Mustafa Kemal Sofya’da Ataşemiliterdi. Bu görevdeyken de düşüncelerini açıklıyor gerekli yerlerle paylaşıyordu.  Ülkenin durumunu biliyor, düşünüyor, ihtiyatlı davranılmasını istiyordu.  Acele edilememeli, taraf seçerken de ihtiyatlı davranılmalıydı. Çünkü ittifakların kaygan zeminde olduğunu kimin kimlerin yanında olacağının fazlaca kestirilemediğini söylüyordu. Osmanlı devletinin içinde bulunduğu açmazın farkındaydı.
Ataşemiliterlikten kendi isteği ile ayrılıp yurda döndü ve verilen görev neticesinde Arıburnu’nda, Çanakkale’de, Kafkas cephesinde bulundu.  Başarılar kazandı.
Gelecek yıllardaki sıkıntıların çok büyük olacağını gördüğü için 20 Eylül 1917 tarihinde zamanın Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver paşaya rapor gönderdi.
Raporda özetle şöyle diyordu: “Memleketin umumi durumu iyi değildir. Halk ile yönetenler arasında ilişki sarsılmış itimat kaybolmuştur. Halk mümkün olduğu kadar yönetimden uzak durmak istemektedir. Çünkü halk kendilerinin iaşe ve ibateleri için çalışıp didinip yetiştirdiği mahsul mecburen yönetim tarafından alınmaktadır.
Ordunun durumu da iyi değildir, ordu yıpranmış, zayıflamıştır. Durum ciddidir ama kurtulma imkânımız vardır. Ancak acele ve isabetli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Jandarma ıslah edilmeli, devlet kurumlarındaki suiistimaller, düzensizlikler ortadan kaldırılmalı veya en aza indirilmelidir. 
Askeri siyasetimiz bir savunma siyaseti olmalıdır. Elimizde bulunan neferler tek bir tanesi bile iyice korunmalıdır.”
Enver Paşa’nın da o dönemde yapacağı fazla bir şey yoktu. Müttefiklerimiz yenilince bizde yenilmiş sayıldık, Talat Paşa kabinesi istifa etti yerine Ahmet İzzet Paşa başkanlığında yeni hükümet kuruldu. 
Mustafa Kemal, Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına atanmıştı. Emrindeki birlikleri düzen ve eğitim açısından hazır duruma getirdi. Biliyordu ki gelişmeler iyi değildi ilerde Mehmetlere ihtiyaç fazla olacaktı.
1918 yılında imzalanan Mondros Mütarekesi Türk’ün yok olma kararıydı. “Başkomutan ve Sadrazam İzzet Paşa mütarekeyi okunması ve gereğinin yerine getirilmesi için Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına da gönderdi. Mütareke şartlarını inceleyen Mustafa Kemal Bazı noktalara uyamayacağını, mütarekenin onların düşündüğü ve anladıkları gibi olmadığını ilerde mütarekenin maddelerine istinaden İstanbul dâhil olmak üzere pek çok vatan toprağının işgal edileceğini bildirdi. Ayrıca Osmanlı Devleti bu mütarekeye imza koymakla topraklarını kayıtsız ve şartsız teslim etme vaadinde bulunmaktadır görüşünü ihtiva eden raporu İzzet Paşa’ya gönderdi. İzzet Paşa’dan gelen cevap düşündüğü gibi endişeye mahal olmadığını ve emre uyulması gerektiğini, bunun bir  talimat olduğunu bildirdi.” 
Karşılıklı süren bu yazışmalarda Mustafa Kemal ne demiş ve hangi noktada uyarıda bulunmuşsa hepsi de sonunda aynen olmuştur. Bahse konu yerler İzmir, Afyon, Antalya, Eskişehir, Çanakkale, Bursa mıntıkaları ve İstanbul ve civarı itilaf devletlerince işgal edilmiştir.
Bu kısa yaşanmışlık bile devleti yönetenlerin ne kadar öngörülü olması gerektiğini ortaya koyuyor. 
Bir daha böyle sıkıntılara düşmememiz dileğiyle.