Şafak henüz sökmeye başlamıştı ki
Telefonu çaldı acı acı…
“Allah Allah” dedi Yağız, 
“Sabahın köründe kim bu kendini bilmez?”
Açtı telefonu hiddetle “alo kimsin?” 
Karşıdaki şefkatli bir bayan sesi;
“Günaydın oğul, namaz vakti geldi de, 
Keraat çıkmadan kılıver namazını…
Annesiydi Yağız”ın telefonun öbür ucundaki, 
Okumaya göndermişti onu iki yıl önce başka vilayete…
Arada bir arardı, “olur ya, gençtir, uyuya kalır derdi…”
Yağız “tamam anne” deyip kapattı telefonu, 
Çekti başına yorganı… 
Anne huzursuz oldu; 
“Memlekette iken hiç kaçırmazdı vakit namazlarını…”
Babasız büyümüştü Yağız, annesi onun her şeyiydi,
Oda annesinin bir tanesi, yaşama gayesiydi,
Yetim büyüdüğü için, 
Annesi yerine getirirdi her isteğini…
Yine bir şafakta çaldı Yağız’ın telefonu,
Açmadı, biliyordu bu saatte arayan annesiydi,
Daha da bir sarıldı yorgana, aldırış bile etmedi,
Israrla çaldı telefon, her zamanki gibi sinirlendi,
“Allah Allah” dedi, “rahat vermiyor annem yine…”
“Boşver Yağız nasılsa birazdan susar kendi kendine” dedi,
Öylede oldu, sonunda sustu rahatsız eden sinir ses…
Ertesi gün içinde bir huzursuzluk vardı Yağız’ın,
Uzun uzun düşündü, acaba açsa mıydı telefonu?
“Belki anamın billur sesi ısıtırdı yüreğimi”
Diye iç geçirdi, daha sonra “Tamam” dedi, 
“Akşam arar usulünce özür dilerim, olur biter…”
Evin yolunu tutmuştu, 
Garip bir sıkıntı kalbinden vurmuştu,
Nasıl geldiğini bilemedi, 
Her yanı uyuşmuştu…
Telefona sarıldı alel acele,
Çevirdi numaraları açan yok, 
“Herhalde” dedi “mutfaktadır annem…”
Bir daha, bir daha, cevap yok…
İçinde çıkmaz sokakların telaşı demlendi…
Birden aklına dayısını aramak geldi,
Kalbinde binbir düşünce alevlendi, 
Tarifsiz duyguların içindeydi,
Delilendi, kederlendi ve numaraları çevirdi…
Açıldı telefonun öbür ucu,
Belli belirsiz boğuk bir ses
Günlerdir “Alo” diyebildi ilk kez…
“Oh! Be” dedi Yağız, “hele şükür…”
Dayısıydı o hırıltılı güven dolu ses,
Dayı ben yiğenin Yağız, nasılsın?
Suskundu telefonun diğer ucu,
Panikledi, duraksadı Yağız,
“Dayı neden konuşmuyorsun?
Anam nasıl? Sabah aradı cevap veremedim, 
İçimde ki sıkıntıyı çözemedim, 
Anamı aramadan geçemedim dayı…”
Dayı, üzgün bir sesle nihayet konuşabildi,
“Bak yiğenim, sabah açsaydın telefonunu, 
Duyacaktın ananın billur sesini,
Ama bundan sonra duyamayacaksın, 
Çünkü “o” artık kapattı dünya defterini…”
Mehmet Sakarya