Yılmaz Göksoy hocamızı çoğunuz tanırsınız, bir zamanların Başöğretmeni, şimdiki dönemin ise İl Milli Eğitim Müdürü. Zaman içerisinde fırsat buldukça uğrar, Yozgat'ı konuşur, Yozgat ile dertlenir, ''Yozgat Türküsünü'' sanki yeniden besteler, sonrasında da kendimiz söyler, kendimiz dinleriz, neşeyi hüznü, çayımıza şeker yapar içeriz.
Dün yine böyle bir gündü. Çalışmaya başlayacaktım ki; Yılmaz Göksoy hocamızın geldiği bildirildi, hemen indim yanına, ''Nasılsın, iyimi misin?'' diyerek yaptığımız ısınma turlarının ardından, tek gündemli konumuzu yatırdık masaya.
Güncel gelişmeleri değerlendirerek başlayan sohbetimizde, hocamız her zaman olduğu gibi zaman içerisinde geçmişteki uygulamalara, anılara gider, bazen  deyimlerle, bazen de fıkralarla konuyu özetleyip, renklendirirken, günümüze yönelik mesajlarını sıraladı, ''Akillerimiz eksik'' diyerek, konuya farklı bir boyut kazandırdı.
Bir dönem ekonomik yönden oldukça güçlü olan Yozgat, gelişmelere ayak uyduramamış olacak ki;  sıkıntı yaşamaya, ardından da insanlar göç etmeye başlarlar. Bunu farkeden şehrin ileri gelenleri kendi aralarında tartışırlar, dönemin okumuş birisine, ''Efendi, Yozgat sürekli göç veriyor, ne yapsak önüne geçemiyoruz'' diyerek, başvuruda bulunurlar. Başvurulan kişi biraz düşünür, sonrasında da ''O zaman siz orada yaşayan insanları toprağa bağlayın'' der, ama soruyu soranlar bunun ne anlama geldiğini anlamadıklarını farkedince, ''Yozgat'ın her tarafı yayla, o yaylara üzüm bağları dikin, insanlarlar göç etmekten vazgeçerler'' diyerek durumu özetler.
O yıllarda, belediye ilanlar verir, Yozgat'ı çevreleyen dağlara üzüm bağı tesis edenlere, tesis etikleri alanı ücretsiz verme kararı alır. İnsanlar Yozgat'ı çevreleyen tüm dağlara üzüm bağları tesis eder, Yozgat'ın uzun süre ekonomisi bu üzüm bağlarından elde gedilen gelirlere bağlı sürer.
Gümüzde Yılmaz Göksoy hocamızın anlattığı üzüm bağları olmadığı gibi, dönemin ''Akil insanları'' ile birlikte, söylenecek sözleri dinleyip, bunu en iyi şekilde değerlendirebilecek isimler de, kurumlar da malesef tarihin tozlu sayfalarına havale edildi.
Yozgat insanı sürekli göçüyor, karnı doymadığı için, çocuğunun, torununun yarınından emin olmadığı için büyük şeherlere akın ediyor. Bunu gören gözlerin önemli bölümü görmezden geliyor, görebilenlerin güçleri ise yetmiyor. Gücü yetenler laf dinlemiyor, kendi bildiklerinden taviz vermiyor. Yozgat insanı göçmen kuşlar gibi gurbet ellerde dolaşmasını önlemek için gerekli tartışmaların yapılmasını istiyoruz. Yapılacak tartışmalar sonucunda ortaya çıkacak sonuçların değerlendirilip, sonrasında da hayata geçirilmesi noktasında gerekli adımların atılması gerek.
Peki kim tartışacak?... Tartışıldı, sonucu kim kabul edecek?... Sonuç da kabul edildi, kim bunu dinleyecek?...Kim bunları uygulamaya koyacak, günümüzde belli değil...