Şüphesiz ki, Türk halkının bir Müslüman Kimliği vardır. Türkiye hiçbir platformda Müslüman ülke ya da ılımlı İslam ülkesi modeli yakıştırmasını kabul edemez.  İslam’ın ılımlısı olur mu? Bunun adı sulandırılmış İslam dır ki: İslam’ın özüne de aykırıdır. 
AB’ye üye olma yolunda, milli değerleri aşındırılmış bir Türkiye; Büyük Ortadoğu Projesi içerisinde yer almaya uygun hale gelmiş olacaktır. Buradan çıkarılan sonuç şudur: AB’ye girebilme uğruna temel kazanımlarını feda eden Türkiye Cumhuriyeti, bu noktadan sonra geri dönüş yapmayı gerçekleştirebilme gücünden yoksun kalmış olacaktır. Türkiye’nin bu konuda sağlam bir duruş gösterebilmesi, bekası açısından büyük önem taşımaktadır.
ABD ve AB’nin Türkiye’ye bakış açısı, Türkiye’nin Avrasya’da, ABD ve AB çıkarları doğrultusunda merkezde yer alacağı Büyük Ortadoğu’dur. Türkiye’nin AB’ye girebilmesi için ileri sürülen koşullar çerçevesinde gerçekleştirdiği ya da gerçekleştirmeye kararlı olduğu siyasal ve ekonomik reformların ortaya çıkardığı sonuçlar şimdiden tehlike işaretleri vermeye başlamıştır. Milli-devlet olma özelliği ve toprak bütünlüğü aşınmaya uğramış bir Türkiye’nin AB’de yer alması Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine aykırıdır.
ABD  Ortadoğu ve Orta Asya ülkelerini ele geçirmenin bir aracı olarak ılımlı İslam’ı pompalamıştır. Bunu hem Sovyetler sonrası siyasi boşluk yaşanan ülkeleri denetim altına almak hem de bu dinin inananlarını ele geçirmek için yapmıştır. Günümüzde Türk okulları olarak bilinen, ancak Türklerin sadece paravan olarak kullanıldığı Amerikan okulları bu iş için kurulmuştur. Yalancı terör saldırıları da “casus belli” olarak tasarlanmıştır. İslam’ı ele geçirmek için bir yandan eğitim, bir yandan da terör kullanılmıştır.
Yıllarca ılımlı İslam diye bir şeyi gündemde tuttular. Din adına hareket ettiğini söyleyen kötü niyetli insanlar popüler olabilecek şekilde eğilip büküldüler. Herkesi kandırmak için herkese uygun şeyler söylediler. Laik kesime başörtüsünün gereksiz olduğundan bahsettiler, dindarları da vaazlarda ağlatarak kendilerine bağladılar. Bu kadar kırılgan olmaları kimseyi şüphelendirmedi. En laik insanlar dini kuralları esnettikleri için, en dindar insanlar da dini hikâyeleri çok güzel anlattıkları için Amerikan İslam’ına izin verdiler.
İslam âlemi güçlü, istikrarlı, müreffeh bir medeniyet olmak, dünyaya her alanda yön vermek ve ışık tutmak istiyorsa, birlik halinde hareket etmek zorundadır. Dünya Müslümanlarının, güçlü ve aktif bir Türk İslam Birliği sağlayamamış olmaları, günümüzde yaşanan çeşitli sorunların temelinde yer alan önemli bir eksikliktir. 
İslam dünyası, ayrılıkları ve farklılıkları bir kenara bırakıp, tüm Müslümanların "kardeş" olduğu gerçeğini hatırlamalı ve bu manevi kardeşliğin getirdiği güzel ahlak ile tüm dünyaya örnek olmalıdır. Türk-İslam Birliği'nin vesile olacağı  gelişme tüm dünyaya güzellik sunacaktır. ABD, Rusya, Çin, İsrail ve tüm Avrupa Devletleri Türk-İslam Birliği'nin kurulmasıyla uzun yıllardır devam eden kökleşmiş sorunların bir anda çözüme kavuştuğunu görecek, bu durumdan herkes  yarar  sağlayacaktır.
Türk-İslam Birliği'yle yer altı zenginliklerinin bulunduğu bölgelere istikrar ve barış egemen olacak, buralarda demokratik sistem en sağlam şekilde işleyecektir. Böylece bu kaynakların eşit ve adil  kullanılmasında ve kaynakların değerlendirilmesinde İslam ülkelerinin olduğu kadar diğer toplumların da zarar görmeyeceği bir model oluşacaktır.
Güçlü bir dış politikaya ihtiyacımız var; güçlü olduğu kadar da milli bir politika, hem Türk dünyasını hem de İslam dünyasını birleştirecek, sürekli  bir gelişme gösterecektir. Dünya adil eşit ve kardeşçe bir paylaşıma muhtaç. Sömürgeci anlayış yerine kardeşçe bir paylaşımın yaşanacağı bir dünya umut ediyoruz. Bu da ancak Türk İslam ruhunun hâkim olacağı bir devlet anlayışı ile mümkündür.