BELİRLİ süreli veya süresiz olarak faaliyetine devam eden şirketlerin; ülkede yaşanan ekonomik olumsuzlukların ya da sektördeki rekabetin artması, piyasadaki beklenmedik gelişmeler yahut yönetim hataları gibi nedenlerle faaliyetlerini sürdürmeleri zorlaşabilmekte, hatta şirketlerin varlığı sona erme tehlikesi ile karşı karşıya kalabilmektedir.
Şirketlerin sahibi olduğu ilk mal varlıkları, ortakların sermayelerinden oluşur. Şirketler için sermaye, faaliyetlerinin devamı için vazgeçilmezdir. Bu nedenle yasa koyucu, şirketlerin mali durumlarında yaşanacak olumsuzlukları sınıflandırırken onların sermayelerindeki değişiklikleri ölçü olarak almıştır.
Yasa koyucu, şirketlerin bu duruma düşmemesi için tedbirler alınması hususunda yönetim kurullarına ve müdürlerine sorumluluklar yüklemiştir. Bu sorumluluklar; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 376’ncı maddesinde sıralanmıştır. Bu konuda; sermaye kaybı ve borca batık olma durumlarında uyulacak usul ve esaslara ilişkin tebliğ yayımlanmıştır. Tebliğde, sermaye kaybı ve borca batıklık hâlleri ile bu hâllerde şirket yönetim organı ve genel kurulun yükümlülükleri ayrıntılı olarak düzenlenmektedir. Sermaye kaybı veya borca batıklık dolayısıyla ekonomik zorluklar yaşayan anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere alternatif çözüm yolları sunulmaktadır.
Tebliğde ayrıca yönetim kurulu ve müdürlerin, şirketin mali durumundaki kötüleşmeyi ortadan kaldırmak veya en azından etkilerini hafifletmek amacıyla şirket genel kuruluna sunacağı iyileştirici tedbirler gösterilmiştir. Sermayenin tamamlanması, sermaye artırımı, bazı üretim birimlerinin veya bölümlerinin kapatılması ya da küçültülmesi, iştiraklerin satışı, pazarlama sisteminin değiştirilmesi söz konusu iyileştirici önlemler arasında sayılmıştır. Genel kurul, sunulan iyileştirici önlemlere aynen bağlı kalmak zorunda değildir. Yasa koyucu ve tebliğ düzenleyenlerin en temel amacı, şirket sermayesi ile pay sahiplerinin ve alacaklıların haklarının korunmasıdır. Ne kadar başarılı olunmuştur. Tartışılır.1
Yukarıdaki açıklamalara dayalı olarak ekonomik hayatta birçok nedenle işletmelerin finansal sıkıntılara düşmesi sıkça görülen ve neredeyse kaçınılmaz olan bir durumdur. Bir işletmenin kazanç sağladığı ve maddi anlamda refah içinde olduğu zamanlar olabileceği gibi kâr elde edemediği ve gelişemediği, maddi kayıplar yaşadığı zamanlar da olabilir. Zor durumda olan işletmelerin bir kısmı, tedbirler alarak işletmeyi kurtarırken bir kısmı iflas ederek ekonomik hayattan çekilmektedir. Yasa koyucu, işletmelerin zor duruma düşmemeleri için tedbirleri sıralamıştır. Zor duruma düşenler için konkordato ve uzlaşma yoluyla borçların yapılandırılması kurumlarını uygulamaya sunmuştur. Söz konusu uygulamalar başarılı olamamaktadır.
Ülkemizde hayata geçirilmiş bir şirket kurtarma hukuku yoktur. Yasada yer bulan konkordato ise yine şirketin kendi imkânları ile kurtulmasına yönelik alacaklıları ile anlaşmasını sağlayan bir yapılandırma faaliyetlerinin bütünüdür. Şirketler, ticari faaliyetleri dolayısıyla katma değer ve istihdam yaratır. Yani millî gelire katkı sağlar. Tüm bu faaliyetlerin ülke ekonomisinin refah düzeyine etkileri olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Bir şirketin ekonomik hayattan çekilmesi sadece kendisini etkilemez. Çalışanlarını, alacaklılarını, çevresini, faaliyetinin devamı için ilişki içinde olduğu tedarikçilerini, müşterilerini daha da önemlisi kamu kurumlarını etkiler. Dolayısıyla kamu yararı düşünülerek zor duruma düşen şirketler için şirket kurtarma hukukunun ülkemiz hukuk sistemi içerisinde yer alması önemlidir.