YOZGAT, varsıl (zengin) bir yöresel kültüre sahiptir.  Bu kültür değerlerini gün ışığına çıkarmak, unutulmasını, yok olmasını önlemek önemli bir görevdir. 
Yozgat’ın yabancı kültürlerin etkisinden uzak kalması, kent kültürünün özgünlüğünü korumasındaki en büyük etkenlerdendir. Gerçi gelişen teknoloji, değişen gelenek ve görenekler, özgün kültür değerlerimizde birtakım yozlaşmalara neden oluyorsa da bu değerlerimiz hâlâ yaşamaktadır. Ama her geçen gün, gücünü yitirip zayıflayarak…
Bizler, yaşımızın gereği Yozgat’ın özgün kültür değerleriyle yoğrulduk, bunlarla iç içe yaşadık. Ancak yeni kuşak bu kültürden uzak kaldı. Dışa açılma, teknolojik çeşitlilik ve benzeri etkenler, yeni kuşağı yöresel kültüründen kopardı. Dolayısıyla yöresel değerlerini tanımayan bir kuşak yetişti. Yaşatamasak bile hiç olmazsa yazıp çizerek bu kültürün tanıtılmasına katkıda bulunmamız gerekir. İşte bu nedenle bugün sizleri, özellikle de genç kuşağımızı, Yozgat’ımızın güzelim kültür değerleri kapsamına giren bazı atasözü ve deyimlerle baş başa bırakıyor; bunlardan ilginç örnekler sunuyorum. Dikkatle incelediğinizde bunların ne denli etkili bir anlatım gücüne sahip olduğunu göreceksiniz:  
“Düven (1) öküzünün ağzı bağlanmaz.” atasözüyle çalışan, üreten kişinin emeğinin karşılığını alması gerektiği çok hoş bir biçimde anlatılmıyor mu?..
“İstanbul’dan gelen eşek kırk gün at gibi gezer.” atasözü, içinde bulunulan koşulların insanların davranışlarını nasıl etkilediğini anlatıp sonradan görmeleri ilginç bir söylemle yermiyor mu?..
“Sen ağa, ben ağa; inekleri kim sağa?” atasözüyle çalışmanın gerekliliği ince bir dokundurmayla ortaya konmuyor mu?..
“Erkek arslan arsan da dişi arslan arslan değil mi?” atasözüyle Yozgat insanının kadına verdiği değer gün ışığına çıkarılmıyor mu?..
“İtme el kapısını el ucuynan, iterler kapını omuz gücüynen.” atasözüyle insan, ne ekerse onu biçeceği konusunda kibarca uyarılmıyor mu?
“Sıcak ağıldan kuzu kaçmaz.”
denilerek baskının yarattığı olumsuzluklara dikkat çekilmiyor mu?
Yukarıdakilere benzer daha pek çok Yozgat atasözü var, hepsi de birbirinden güzel ve anlamlı öğütler içeriyor. İşte bunlardan birkaçı:
El adama akıl verir de ekmez vermez.
Emanet ata binen tez iner.
Etme cahille sohbet, başına gelir türlü zahmet.
Gönülsüz köpek kurda girmez.  
Her meyvenin hamı yeter de adamın hamı yetmez. 
Kalmış kağnıyı koca öküz çeker.
Kara kazana yaklaşma, karası bulaşır
Kedi ile harala (2) girilmez.
Sarımsağın yüzüne tükürmüşler, “Görüp göreceğiniz bu olsun.” demiş.
Ulu sözü tutmayan, uluya uluya dağda kalır.
Yarış atı çifte koşulmaz.
Yattı yattı yaz ayında, bunelek (3) tuttu güz ayında.

Yozgat atasözleri gibi deyimler de ilginçtir. Onlardan da birkaç örnek verelim:
bir avuç biberi var, her şeyden haberi var: Çok uyanık her şeyden bilgisi var.
bir köyü eşeğe bindirir, üstüne de kendisi biner: Kurnaz.
bulguru diri: İşleri yolunda, tuzu kuru.
dana pabuç yemez, bunda bir iş var: Olağan dışı bir durum söz konusu olduğunda kuşkulanmak.
don kesmiş ekin gibi ortada kalmak: Elde avuçta ne varsa uçup gitmesi.
eli hamur, karnı aç: Uğraşmasına, çalışıp çabalamasına karşın yeterince kazanamayan, kendini geçindiremeyen.
eşeğine gücü yetmez, kürtününü (4) döver: Öfkesini başkasından çıkarmak.
kalbur suya gitti, gör ki neler getire: Hayale kapılıp hiç olmayacak işlere kalkışarak sonucu merak etmek.
komşudan bulgur devşirir, kırığına (5) pilav pişirir: Olduğundan farklı görünmeye çalışmak.
size varak, konak göçek; bize gelek, yiyek içek: Gününü gün etmek, zamanını eğlenerek geçirmek.
suçu gelin etmişler de kimse gerdeğe girmemiş: Kimsenin suçu, yanlışı kabullenmemesi.
Yine dört diyon, dokuz diyon: İnat etmek, diretmek, bildiğinden şaşmamak.
Yozgat halk kültürü işte böylesine güçlü. Deyişler; özgün, içten, sıcak, anlamlı, yol gösterici…
Bu ve benzeri kütür değerlerimize sahip çıkalım, onları koruyalım, yaşatmaya ve gelecek kuşaklara aktarmaya çalışalım.  Yoksa özümüzü, yöresel kimliğimizi yitirir; kuru bir yaprağa döneriz.
---------------------
(1) düven: Harmanda ekinlerin sapı ve tanelerini ayırmak için kullanılan, önüne koşulan hayvanlarla çekilen, alt yüzünde keskin çakmak taşları dikine çakılı bulunan, kızak biçiminde araç.
(2) haral: Kıldan ya da ketenden yapılmış büyük çuval.
(3) bunelek: Sığırları rahatsız eden bir çeşit sinek, gübre sineği
(4) kürtün: Yük hayvanlarına vurulan semer, palan.
(5) kırık: Kadının yasalara ve törelere aykırı olarak ilgi kurduğu erkek sevgili. (Bu sözcük, bazı yörelerde erkeklerin ilgi kurduğu kadın sevgili için de kullanılmaktadır.)