İLİMİZ VE ŞEHRİMİZİN GELECEĞİ
KONUSUNDA ÖNERİLERİMİZ
Yeni yıla girerken, “derdimi ummana döktüm, o da bana döktü. Sonra? Sayıştık.” Tekerlemesinin esprisi doğrultusunda göç sorununu hemşerilerimizle dertleşip, gönül bu ya, dağarcığımızdaki birikimlerle önlemler düşündük.
İlimizden şu anda büyük şehirlere aşırı düzeyde göçün oluşu ve sunulan verilere göre göçün daha da hızlanacağı, bu bağlamda bir çok köyün haritadan silinip, il ve ilçe merkezlerinin büyük derecelerde küçüleceği, artık mızrağın çuvala sığmayacağı kadar ayan ve beyanken, delilli göstergesi de, beldelerin küçülerek köye dönüşmesi.
Bu soruna karşı ne yapabiliriz? Sorusunu kendi kendimize sorduğumuzda da ilk önce göçün nedenini irdeleyip ona göre, hangi önerileri ileri sürmemiz gerekir diye düşünüyoruz.
Köylünün yurdunu yuvasını terk ederek, garantisi olmayan yöne doğru çaresizlik içerisinde büyük şehirlere göçmesinin nedenini, tek tahıla dönük üretimin karnını doyuramadığı, traktörün bir günde ektiği, biçerin bir günde biçtiği, tarlanın yıl boyu başını beklemesi ve çocuklarının geleceğini garantiye almasından dolayı ağır bastığını, söyleyebiliriz ki kısacası Eğitmen Merhum Hökümet’in deyimi ile “Göğbitten(yokluktan)kurtulma” çabası.
Köyden göçü önlemede köylüyü köyüne bağlama çaresi; Üniversitemiz bünyesinde Tarım ve Doğa Bilimleri Fakültesi bulunması büyük avantajımız. İl Özel İdaresinin koordinatörlüğünde Gıda Tarım ve Hayvancılık il Müdürlüğü ve Tarım ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanlığı'ndan oluşacak birliktelikle hayvancılığı geliştirmek ve destek bakımından geniş kapsamlı mera ıslahı yönüne gidilmeli. Erozyon ve aşırı otlama yüzünden bilhassa Merkez ilçe köylerinde meralar ot bitmeyen çorak ve kis haline gelmiş durumda. Mera kaybının en çarpıcı örneğini, Başıbüyüklü köyü ile İl Merkezi arasında kalan E-88 Karayolunun kenarlarında görebiliyoruz. Dün uluçamların yetiştiği sırtlarda şimdi ot bile bitmez olmuş, bakıldığında içimize kara bir kasvet çökmekte.
Yine köylüyü köyüne bağlama ve yan gelir konusunda başka bir çare de, İlimizin iklimi ve toprağı üzüm bağı ve ceviz yetiştirmeye oldukça elverişli. Bakımının kolay, ikisinin hasadının da aynı günlerde yapılması, hem köyde oturanları köye bağlama, hem de dışarıdakileri köyüne çekme babında kenarları üzüm asması, ortası cevizden oluşan bahçeler kurulmasını kolaylaştırmak amacıyla devletçe yerli ceviz fidanlıkları kurulup ucuz ve kısa sürede ürün veren aşılı ceviz fidanları dağıtımı yapılmalı.
Bir diğer hususta, Merkez ilçenin Pembecik (Pambucak) Topaç, Kale çizgisindeki köylerin bulunduğu yöre, poyraza duldalığından dolayı Yozgat’ın Iğdırı’ dır. Geçmişte pamuk bile yetişen bu yörede ilk arpa hasadı yapılmakta. Olumlu sonuç alınırsa yaygınlaştırılması bakımından, Kale köyündeki yabani menengiç ağaçlarına Antep fıstığı aşılanmalı, fıstık fidanları getirilerek deneme bahçeleri kurulmalı, benzer deneme fıstık ağaçlarının yetişebildiği 800 rakımlı yerlerden Yerköy İlçesinin Derebağ, Çamdibi köylerinde de yapılıp, çevresindeki menengiç ağaçları aşılanıp oralarda da fıstık bahçeleri kurulmalı.
Öte yandan, Süreyyabey, Gelingüllü, Yahyasaray barajları, Karanlıkdere vadisi, Akdağmadeni,Çayıralan, Aygar ormanları çevreleri ve sulak alanlara yazlıklar ve yayla evleri yapılmasına imkanlar sağlanarak dışarıdan göç alınmasına teşvikler yapılmalı.
Küresel ısınmanın ayak sesleri, geçen yaz yaşadığımız kuraklıkla artık duyulmaya başladığına göre,Yozgat Merkez, Sorgun,Sarıkaya,Boğazlıyan ve hatta Yerköy ve Şefaatli İlçe merkezlerinin ihtiyaçlarını sağlayan kaynak, gölet ve kuyuların su veremez duruma düştüğünde, kuraklıktan da göç olacağından susuzluğa karşı yedekte bekletilmek üzere, ormanlık alandan gelmesinden kirliliği az olan, Kanak çayı üzerindeki, önceki yıllar kararlaştırılıp da planlamadan görüş çıkmadığından yapılamayan, Sarıkaya-Ilusu barajına başlanıp, Cumhuriyetin Yüzüncü yıl dönümü hatırası olarak ilimize armağan edilmeli.
Bu cümleden, şehrimiz sorununa da el atacak olursak; şu anda şehrimizden göçün az olması, birazcık artışın nedeni Üniversite ve Polis okulu öğrencilerinden kaynaklanmakta. Bunun da devamlı olacağı şüpheli. Şehir esnafı alışverişin durgunluğundan endişeli. Bir çok konut ve işyeri aylarca kiracı bulamadığından boş. İhtiyaçtan fazla olan konut ve iş yeri fazlalığı, eski sanayide yapılacak 630 konut, işyeri ve yapımına başlanılan 1200 öğrencilik öğrenci yurduyla, arsa sahipleri, müteahhit ve kooperatiflerin yapacakları binalar fazlalığı daha da artıracağından,kullanılmayan konut ve iş yerleri baykuş yuvası olacak. Aynı sıkıntı geçmişte de trenin şehrimize uğramayışı, Haziran ortalarında kurulup Temmuz ayı sonuna kadar süren Yozgat Panayırının gelirinin azalması,Ermeni sanatkarların,Rum tüccarların göçü, Ethem peşmergelerinin yangın,yağma ve vurgunu, İspanyol nezlesi ve koleranın bıraktığı kayıplarla şehir yaşanamaz duruma düşmüştü. Ekonomik yönden katkısı olur hesabıyla,İkinci Dünya Savaşında Trakya’ya çekilip bir daha dönmeyen yıllar öncesinin Piyade Alayı da varken, 1926 yılında Jandarma Er Okul Alayı kurulmuş ve Lise açılıp yatılı hale getirilmesine rağmen göç yine durmamıştı ki, 1938’lerde yerli halkın nüfusu 8 binle 9 binlere düşmüştü. Yerel gazeteler “Yozgat’ın bozkırı ile Kırşehir’in kırkırı birleşip Yerköy’e kaza olacaklar” “Yozgat’tan arabalar dolu gidiyor boş geliyor” manşetleri atıyorlardı. Koca koca ahşap konakların sırf enkazı fırınlara satılıp elden çıkarılıyordu. Her taraf ısırganlı ören olmuştu.O günlerde Belediye Başkanı Sefer Eronat, Ramazan dolayısıyla vaiz olarak Kayseri’den gelen, Balta Nuh Efendi’ye sorunu açtığında Hoca Efendi şu öneride bulunur; “Halkı toprağa bağlayın toprağa bağlanan insan zor göçer” der ve Fatih Mahallesi, Sanayinin bulunduğu Sarıtopraklığı, Taşocağı mezarlığından E-88 Karayoluna inen dere kenarlarını, Nohutlu, Keltepe, Tuzkaya'nın güney yüzündeki meraları göstererek, “Buraları bağ, bahçe yapmak üzere halka karşılıksız verin” tezi kabul görünce şehir halkı, “Mor sümbüllü bağlarım” özentisi ile kış- kar ve soğuk demeden kazma ve küreklerle ayrıkları söküp taşları ayıklayarak yılların anılan meralarını kısa sürede bağ ve bahçe yaptığından, Demokrat Partinin atılımına kadar göç durmuş, o bağlar ve bahçelerde tatlı günler yaşanmıştı.
Aynı yöntem şimdi de uygulanabilir. Büyük şehirlerdeki askeri birliklerin kaydırılmasına geçilirse şehrimize de gelmesini olanca gücümüzle çalışarak gerçekleştirmeliyiz. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de halkı toprağa bağlama yönüne gidilmeli ki, bundan böyle de halkı bahçeli evlere yönlendirmekle olabileceği kanısındayız. Azizlibağları ve Divanlı köyünden itibaren Atatürk yolu kenarındaki tarlalar bahçe yapımına elverişli. Yeterince içme ve kullanma suyu da bulunmakta. Ancak, buraların arsaya dönüşmesi için yol sorununun çözülmesi gerekir. Başıbüyüklü’den-Çalatlı’ya düşünülen çevre yolu geciktirilmeden ele alınmalı, Fatih Mahallesinden tren istasyonu ve Divanlı köyüne yarma ya da tünelle kestirme yol açılmalı, Üniversite Kampüsü içerisindeki Atatürk Yolu bölümü kampus dışına, çiftliklerin bulunduğu tarihi Armağan yoluna kaydırılmalı, Atatürk yolu duble yol haline getirilip, doğalgaz hattı da yol boyunca uzatılmalı, 60 yıldır suyu ölçülmekte olan Büyükincirli göletinin yapımı gerçekleştirilerek, Koyunluyusufözü ve Kadıyoran vadilerine bağ-bahçe kurulup,sebze ve yem bitkileri ekilmeli.
Nasreddin hoca ne demiş? “Ya tutarsa.” Bu vesile ile ülkemiz insanıyla birlikte tüm insanlık aleminin yeni yıllarını kutlar huzur içinde bir yıl geçirmelerini dileriz.