YOZGAT Anadolu coğrafyasının merkezinde olması, kuzey-güney ve doğu-batı yönündeki geçiş yolları güzergâhında yer alması sebebiyle Türk halk türkülerinin membasını oluşturmaktadır. Sazı da sözüde dokunur insana. Ne de olsa her türkü bir acının, yaşanmışlığın eseridir. Buraların türküleri insanın kemiklerini sızlatır.

Yaşanan savaşlar sebebiyle mazlum Tük halkının sığınma limanıdır. 93 Harbi olarak da bilinen 1877-78 ve 1914-15 yıllarında Ermeni Rus işbirliğiyle yerinden yurdundan edilen Erzurum, Kars, Gümüşhane Bayburt gibi illerden sökülüp gelen vatandaşlarımız Yozgat’ı öz yurdu bilmiştir.  

Konumu itibarıyla Türk örf-ananeleri Bozok yaylasında kültür harmanına dönüşmüş, çok zengin kültüre sahiptir. Sadece ekmeğimizi, otağımızı paylaşmakla kalmayıp acılarımızı, ağıtlarımızı ortaklaşa dillendirmişiz.

Bu bölgede özellikle kış mevsiminin uzun sürmesi, çevre illerdeki âşıkların meskeni olmuştur. Bir asır öncesinde sazlı aşıklara sık rastlanmasa da, söz ustası aşık ve şairlerin deyişleri sözlü kültürümüz başta olmak üzere tarih ve kültür sayfalarında yerlerini almış, türküleri ve şiirleri günümüze kadar ulaşmıştır. Birkaç isim vermek gerekir ise; Aşık Necip, Yozgatlı Karacaoğlan, Bozoklu Aşık Ömer, Aşık İbrahim, Aşık Nazi, Ali Nihani, Yozgatlı Fenni, Hüzni Baba, Sıtkı Baba gibi saz ve söz ustaları  Türk kültüründe önemli yere sahiptir.

Bazı din âlimlerinin fetvasıyla her ne kadar çalgı “saz” haram denilse de Yozgat’ta çok köklü bir âşıklık geleneği vardır. Bazı kaynaklar XIX. yy’ın sonuna kadar âşıklık geleneğinin canlı olduğunu, âşıkların köy köy dolaşıp birbirleriyle sınandıklarını, muammalar asıp, atışmalar düzenlediklerini yazmaktadır. Yozgat’ın geneline baktığımızda kimi ünlü âşıkların da uğrak yeri olmuştur. Erzurumlu Emrah, Tokatlı Nuri, Pesendî, Ceyhunî, Aşık Veysel bunlardan bir kaçıdır. Anadolu’daki âşıklık geleneğinin birçok güçlü temsilcisinin Yozgat’a yakın illerden yetişmesi ve Yozgat’a gelerek kahvelerde köy odalarında sanatlarını icra etmeleri âşıklık geleneğinin Yozgat’ta gelişmesinde büyük payı vardır.

Her ne kadar Aşık, şair denilince akla ilk erkekler gelse de, kadınlarımızda bu alanda göz ardı edilemez. Türkü söyleme, ağıt yakma, maniler sıralamaktaki marifetleri, Yozgat türkülerinin tamamına yakınında “kadın dokusu” vardır. Bu türkülerin çoğu “hasret, gurbet ve sitem” temalıdır. Örnek vermek gerekir ise; Asker yolu beklerim, Yarim İstanbulu mesken mi tuttun, Allı turnam, gibi türkülerdir. Konumuza dönecek olur isek, Aşıklık geleneğinin gelişip yayılmasında Anadolu köy odaları önemli yer tutar. Maalesef tıpkı aşıklık kültürü gibi köy odaları da son demini yaşamakta.

Fırsat buldukça gazete arşivlerini tarar, önceden tespit ettiğim konular üzerinde araştırmalar yaparım. Kapı komşumuz Sivas’ta yetişip, Türkiye’ye nam salan Aşık Veysel Yozgat’a hiç mi uğramamıştır? Sorusu hep zihnimi kurcalamıştı. Tabi ki aradığım cevabı buldum…

Aşık Veysel özellikle sonbahar ve ilkbahar mevsimlerinde Akdağmadeni ve köylerine sıkça misafir olduğunu gazetelere verdiği beyanatlardan öğrendim. En önemlisi de 1954 Yılında Bozok gazetesi tarafından Yozgat’a davet edilen Aşık Veysel, hayattayken Yozgatlı sanat severler tarafından adına düzenlenen AŞIK VEYSEL Gecesi bu sanatkarımızı yaşarken onurlandırmış, Yozgat halkı vefa örneğine öncülük etmiştir. Bozok gazetesinde yer alan haber şu şekildedir; “Türkiye çapında bir şöhrete sahip Şarkışlalı Aşık Veysel’in şehrimizde bulunmasından istifade ederek gazetemiz bir Aşık Veysel Gecesi tertibine karar vermiş gereken hazırlıklara başlamıştır. Gece, 25 Mart 954 Perşembe günü akşamı Lise pansiyonu salonlarında yapılacaktır. Numaralı olan biletler matbaamızdan temin edilebilir.

Bugün Yozgat’ta beş ya da altı Aşık, Şair ve yazar derneği var, hepsinin de içleri boş! Saz çalıp türkü söyleyen çok kıymetli Ozanlarımız Aşıklarımız mevcut olduğu halde hiç birisinin hatırı dahi sorulmuyor, türküleri dillendirilmiyor. Oysa Ozan ve şairleri susan milletler ruhen ölmüş demektir. 21 Mart Ergenekon bayramı olmakla birlikte, Aşık Veysel’in de ölüm yıldönümüydü. Tıpkı 1954 yılında Bozok gazetesi aracılığıyla Aşık Veysel adına gece tertip edilip o sanatkar onura ediliyorsa, bugün yaşayan Yozgatlı aşık ve ozanlarımız neden hatırlanmaz? Yeni Aşık Veyseller, Aşık Necipler, Makbule Tatlıyay’lar, Gülten Akın’lar, Şükrü Erbaş’lar Siyami Yozgat’lar lazım değil mi?

Günümüzde ister aşık, ister şair, ister isen en meşhur yazar ol birileri için hiçbir önemi yoktur. Eğer ki dalkavukluk yapıp birilerine methiyeler dizmiyorsan hiçsin! Eğer ki idarecileri pofpofluyor, hoşlarına gidecek yazılar kaleme alıp cibicik çalıyorsan eğer; Âşıkların şahı da sensin, şairlerin sultanı da sensin, en kral gazeteci de sensin. Sanatın, sanatçının, edebiyatın ne önemi var!!! Şiir var şairi yok, şair var, şiiri yok! Varsın bu memleketin kültürüne emek veren tüm âşıklar ölsün.