ORMAN yangını veya anızın yakılması. Her ikisi de doğaya verilen en önemli, en büyük zarardır. Yaşadığımız kuraklığın, mevsimlerin yer değiştirmesinin, sıcaklığın giderek artmasının yanında günümüzde yaşanılan binbir hastalıkların da temelinde yatan gerçek, doğaya olan sevgimizi, saygımızı yitirmiş olmamızdandır. 

Evimizin yanması veya bir afet sonucunda yıkılması sonucunda ne yapacağımızı şaşırmamıza karşın, birileri bize el uzatıp, en azından bir çadırda yaşama imkanı sunmaktadır. Peki orman yangınları sonucunda evsiz, yurtsuz kalan hayvanlar ne yapsın? Onların ormanlar dışında bir yaşam alanı var mı? Evsiz ve yurtsuz ne yaparlar.

Anızların yakılması sonucunda toprakta kısırlaşıyor. Tarım alanlarında anızı yok eetmek amacıyla çıkarılan yangın ile birlikte toprağın doğal işçileri olan yılanlar, böcekler, fareler, solucanlar gibi daha bir çok canlı da yok oluyor. Anız yangını ile o canlıların evleri, yurtları başlarına yıkılıyor.

Kim ister; evinin yakılmasını, başına yıkılmasını. Hiç kimse istemez. O halde bizler neden başka canlıların evlerini yıkıp, yurtlarını terk etmelerine yönelik eylemlerimizden vazgeçmiyoruz! Yaşadığımız sorunların temelinde doğaya olan saygısızlığımız, sevgisizliğimiz yatıyor. Elde etmek istediğimiz ürünün her geçen gün verim kaybına uğramasının, daha fazla ürün alabilmek için kimyasal kullanmak zorunda kalınmasının temelinde de bilerek veya bilmeyerek çıkardığımız yangınlar yatıyor, bilesiniz...