YAPTIĞI işin erbabı olmak  başka, efsanesi olmak bambaşkadır… Efsane noktasına ulaşmak, dilden dile anlatılmak, geride yüzlerce eser bırakmak, “Ya ne iyi adamdı, tüyü bitmemiş yetimin hakkını korurdu. Önce devletim” derdi. Dedirtebilmek her kula nasip olmaz…
“Vali- hem ağladım, hem yazdım-Bey Saygı ÖZTÜRK Doğan Yayıncılık” Ara başlık da ki, “Hem ağladım, hem yazdım.” Nasıl ağlamasın ki, yazdığı ağabeysi Refik Arslan ÖZTÜRK… 
Böyle bir kardeşe dostları, arkadaşları ağlıyor. Kardeşinin hüngür hüngür ağlaması hiç kaçınılmazdır. Kitap da ki duygusallığı içine gömmüş, için için ağlamış ama kitabı tamamen objektif olarak yazmış. “Neyse o” derler ya aynen öyle… 
Eksiği var, bir kelime fazlası yok. Valiyken yaptığı bir yerin çimentolarını sabahın erken vaktin de sulayan, Şeyh Edebali Türbesi’nin onarımında çimento taşıyan bir Vali duydunuz mu? İşte o Vali Refik Arslan ÖZTÜRK’tür.
Vali bey kitabın da, bir idareci isterse neler yapar, fedakarlığın böylesine şapka çıkartılır daha neler neler…
Hani ya “duyda inanma” derler ya, siz okuduklarınızın hepsine “vay vay helal olsun” diyeceksiniz. Makam arabasına binmeyen, toplantılara otobüsle giden, Vali’ye tanık olacaksınız. 
Yüce allahım öbür dünyada yaptıklarının mükafatını bahşedecektir. Nurlar içerisinde yat. Canım arkadaşım, can kardeşim. Seni anlatmak için sayfalar kifayetsiz kalır. 
Canım kardeşimiz Saygı'nın yazdığı kitap malum olmuştur sana… 
Dile gelseydin çok eminim söyleyeceğin cümle şu olurdu: “Zahmet etmişsin eline sağlık, neden kendini yordun canım kardeşim.” İşte sen bu denli duygu yüklü bir insandın.