"BİLİNEN ya da doğru olarak kabul edilen belirli önermelerden başka önermeler çıkarma, muhakeme, yargılama, akıl yürütme” olarak tanımlanan “usa vurma”, gerçeğe ulaşmada etkili ve gerekli bir yöntemdir.
Usa vurma; düşünceleri, olayları doğru algılamayı sağlar. Ön yargıları ve buna bağlı düşünce tutuculuğunu yok eder. İnsanı özgür düşünmeye yöneltir, dolayısıyla yanlışa düşmekten korur.
Usa vurma yetisinden yoksun kişiler, başkaları tarafından kolayca güdümlenebilir ve istenildiği gibi yönlendirilebilir. Çünkü yargılama güçleri gelişmemiştir ya da yoktur. Yaşama tek bir pencereden bakarlar. Bunun dışına çıkmakta zorlanırlar.  
Uslamlama (muhakeme) yapamayanlar, bilgi ve birikim yönünden yetersizdirler. Çok okumadıkları, tartışma kültüründen yoksun oldukları, özgür düşünemedikleri için anlayışça katıdırlar. Alışkanlıklarını, yaşam biçimlerini kolay kolay değiştiremezler. Bu nedenle algı yönetiminin kıskacından kendilerini kurtaramazlar. Siyasetçilerin en çok hoşuna giden tiplerdir bunlar. Bir tür oy deposudurlar çünkü.
Usa vurma yetisine sahip olanlar kusursuz olmadıklarının bilincindedirler. Bu nedenle sık sık öz eleştiri yapıp kendilerini de yargılarlar. Dolayısıyla kendilerini yanlışlardan arındırırlar. Ayrıca başkalarını daha iyi anlamaya başlarlar.  
Usa vuranlar akıllarını iyi kullananlardır. Önemli olan akıl sahibi olmak değil, onu iyi ve doğru kullanabilmektir. Böyle yapanlar her zaman gerçeğe ulaşırlar. Ünlü düşünür Vouvenargues’in dediği gibi,  “Doğru işlemeyen akıl keskinmiş neye yarar? Saatin iyiliği koşmasında değil, doğru gitmesindedir.”
Usa vuranlar her düşünceye, görüşe açıktırlar. Ortak aklın tek akıldan daha iyi, yaratıcı, doğru olduğunun bilincindedirler. “Akıllı insan, aklını kullanır; daha akıllı insan ise başkalarının aklını da kullanır.” diyen George Bernard Shaw gibi düşünmektedirler. Düşüncelerin çarpışmasından rahatsızlık değil, mutluluk duyarlar. Bilirler ki çarpışan düşünceler bir ortak noktada birleşir ve en doğruya ulaşmayı sağlar.
Demem o ki okurken, yazarken, işitirken, görürken, kısacası her anı yaşarken akıl yürütücü olmalıyız. O zaman kendimize, çevremize, yaşadığımız topluma katkıda bulunabiliriz. Aklımızı dışa kapatırsak kendi kendimizi tutsak etmiş oluruz. Dolayısıyla böyle kişilerden işe yarar atılımlar beklenemez.