TEMA Vakfı, doğayı, yaşamı ve ortak geleceğimizi tehdit eden bu teklifin reddedilmesi gerektiğini bir kez daha vurguladı.
TEMA Vakfı Yozgat İl Temsilcisi Abdullah Abdulkadir Karaduman, teklifin çevresel, sosyal ve hukuki açıdan büyük riskler taşıdığına dikkat çekti.
Karaduman, "Maden Kanunu, 4 Haziran 1985’te yürürlüğe girdiğinden bu yana 30 kez değiştirildi. Bu değişikliklerin çoğu madencilik faaliyetlerini kolaylaştırırken doğa koruma önlemlerini zayıflattı. 2004’te eklenen maddelerle madencilik büyük ölçüde serbestleşti. Örneğin Madde 7’de yapılan değişiklikle ormanlar, milli parklar, özel çevre koruma alanları gibi birçok bölge madenciliğe açılabilir hale geldi. Maden Kanunu, diğer çevre ve doğa koruma kanunlarının üzerinde bir yasa gibi konumlandırıldı. 2009/7 sayılı Başbakanlık Genelgesi ise Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreçlerini zayıflatarak madenciliğin önünü açtı. Her yeni düzenleme, doğanın ve yaşamın üzerindeki tahribat riskini artırdı. Ancak üzülerek söylüyorum ki, bugüne kadar yapılan hiçbir değişiklik doğal ve kültürel varlıklar üzerinde böylesine büyük baskı yaratmamıştı. Bu teklif, doğayı korumayı engel olarak gören bir bakış açısına dayanıyor. Kamu yararını şirket lehine tanımlayan bu yaklaşım, doğal varlıklarımızı korumaktan tamamen uzak" ifadelerini kullandı.
Karaduman, “TEMA Vakfı’nın 2019’dan bu yana yürüttüğü ruhsat haritası çalışmaları kapsamında, 29 ilde IV. Grup (altın, gümüş, kömür, bakır, nikel vb.) maden ruhsatlarının yoğunluğu incelendi. Çalışmada, Gümüşhane’nin yüzde 93’ü, Kütahya’nın ise yüzde 92’sinin bu maden ruhsatlarıyla kaplandığı tespit edildi” dedi.
Karaduman, "Yaptığımız çalışmada sadece IV. Grup maden faaliyetlerine baktık. Bu oranlara kum, mermer, taş ocakları dahil değil. Ruhsat verilen alanlarda doğa, üretimden kapatılmaya kadar geri dönüşü olmayan zarar görüyor. Madencilik faaliyeti sona erdikten sonra bile sahada kalan yığın liç, pasa alanları ve atık barajları tehlikeyi onlarca yıl devam ettiriyor. Bu nedenle, Kurucu Onursal Başkanımız merhum Hayrettin Karaca’nın dediği gibi; ‘Yaşamak istiyorsan yaşatacaksın.’ Ekosistem bütünlüğü ve yaşamın devamı için doğal ve kültürel alanlarımız madencilik faaliyetlerine kanunla kapatılmalı. Kanun korumazsa maden yaşatmıyor" ifadelerini kullandı.
Genel Kurul’a gelen yasa teklifi, Maden Kanunu’nun yanı sıra Çevre Kanunu, Mera Kanunu, Elektrik Piyasası Kanunu ve Yenilenebilir Enerji Kanunu gibi düzenlemeleri doğrudan etkiliyor. Ekonomik istikrar ve milli çıkar gerekçesiyle sunulan değişikliklerin doğal varlıklar üzerindeki baskıyı artırdığını belirten Karaduman, "Kamu yararı ilkesini zayıflatan bu teklif, doğa koruma yaklaşımlarını engel olarak görüyor ve bu engellerin kaldırılmasını öneriyor. Ruhsat ve izin süreçleri yatırımcı lehine hızlandırılıyor. Kamu kurumlarının ÇED süreçlerindeki görüş verme süresi üç ayla sınırlandırılıyor, süre içinde yanıt verilmeyen görüşler olumlu sayılıyor. Tüm izin ve ruhsat süreçlerinin yönetimi Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nde (MAPEG) toplanıyor. Korunan alanlarda madencilik faaliyetlerinin önü açılıyor. ÇED süreçleri etkisizleştiriliyor. Bizler toprak, su, orman, mera ve doğal varlıklarımızı koruyan bir kanun talep ederken, komisyondan geçen teklif derin üzüntü yarattı. Eğer bu teklif yasalaşırsa, korunan alanlar sadece isim olarak kalacak. TEMA Vakfı olarak görüşlerimizi defalarca ilettik, ancak teklifte bu yaklaşım yer almıyor" dedi.
TBMM Komisyonu’nda 25,5 saat süren görüşmelerin ardından teklif komisyonda kabul edildiğini dile getiren Karaduman, “Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek teklifin yasalaşması durumunda, madencilik baskısı artacak, yurttaşların mülkiyet ve katılım hakkı sınırlandırılacak, acele kamulaştırma uygulamaları yaygınlaşacak. Bu düzenlemeler sadece doğa üzerinde değil, geçimlik tarımla uğraşan çiftçiler, kırsal yaşam, gıda ve su güvenliği açısından da büyük tehdit oluşturuyor. Teklif, ekosistem bütünlüğünü zedeliyor, toplumun sağlıklı çevrede yaşama hakkını tehlikeye atıyor. TEMA Vakfı olarak bir kez daha çağrıda bulunuyoruz; Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere aykırı bu teklif reddedilmeli, doğal varlıklarımız ve gelecek kuşakların yaşam hakkı korunmalı" diye konuştu.