BİR sözüm var, daha doğrusu tespitim diyelim; “Yozgat’ta yaşamıyoruz, hayatta kalıyoruz!” Bu sözü geçtiğimiz mayıs ayında bir yazıma başlık yapıp, altına açıklamasını yapmıştım. Hatta sonrasında bu söz sosyal medyada benim imzamla paylaşıldı.
O günlerde kısıtlı imkânlarla, kasıtlı zorlukların arasına sıkışan ve bu nedenle hayallerini bir türlü gerçekleştiremeyen Yozgat’ı kaleme almıştım.
Siyasi ve bürokratik sıkıntılara değinmiş, memleketin yatırım ve istihdam ihtiyacına getirmiştim konuyu.
Fakat bugün farklı bir boyutta kaleme alacağım “Yozgat’ta hayatta kalma” konusunu.
Evet, son zamanlarda memlekette cinayetler işleniyor, sokak ortasında özellikle bıçakla yaralama olayları meydana geliyor.
Aralık ayında Yozgat merkez Çapanoğlu Camii’nde gerçekleşen bıçaklama olayını Türkiye’de duymayan kalmadı. Hem de Cuma namazında, millet olarak “Allah’ın evi” olarak gördüğümüz mübarek bir mekânda…
Geçtiğimiz hafta Lise Caddesinde, bilmeyenler için konum vereyim: Saat kulesine birkaç metre ötede, şehrin esnaflarından, sevilen simalarından biri olan Ferhat Çapan bıçaklanarak öldürüldü.
Perşembe akşamı saat 18:15 sularında Yazı İşleri Müdürümüz Seyfi Çelikkaya ile fırına ekmek almaya giderken kalabalığa denk geldik, oradan biliyorum.
Yozgat’ta yaşanan son olaylarından dolayı ne olur ne olmaz endişesiyle Seyfi hocam olay yerine yaklaşmamı istemedi.
Yine de yaklaşıp çevredekilere sorduğumda Ferhat Çapan’ın bıçaklandığını, durumunun ağır olduğunu duyunca çok üzüldüm.
Şehir hastanesinden bilgi almaya çalışırken, tesadüfen başka bir bıçaklanma olayını öğrenmenin şokunu yaşadım.
Bilgi almak için aradığım hastanedeki görevli “Dünkü bıçaklanma olayını soruyorsan, hayati tehlikesi kalktı, hastayı servise aldılar” dedi.
Oysa ben yarım saat önce caddede yaşanan bıçaklama olayıyla ilgili Ferhat Çapan’ın durumunu öğrenmek için aramıştım.
Evet, Çapan’ın vefat ettiği olaydan bir gün önce, vatandaşın biri evinin önünde bıçakla saldırıya uğramış. Göğsünden bıçaklanmış ve hastanede yatıyormuş.
Yozgat’a ne oluyor diye söylendim kendi kendime.
Ne hale geldik?
Bıçakla saldırı olayları neden bu kadar arttı?
Suça meyilli gençler kolluk güçlerince takip edilmiyor mu?
Özellikle hap ve uyuşturucu maddeler kullanan gençler kontrol edilmiyorlar mı?
“Yozgat el kadar yer” deriz ya hep…
El kadar yerde asayiş ve düzeni sağlamak bu kadar zor mu?
Hani ya “Biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz” diyoruz ya lafa gelince!
Potansiyel suçluları ve bağımlıları kolluk güçleri bilmiyorlar mı?
Eskiden kimin ne olduğunu bilirlerdi oysa…
Kulakları çekilirdi, uyarılırdı, karşısına geçip konuşulurdu. Olmadan olacağın önüne geçilmeye çalışılırdı…
Yoksa birisi öldürüldükten sonra onlarca kolluk gücünü olay yerine yığmak çözüm değil!
Yine aynı şekilde, kolluk güçlerinin hastanenin morgunda bitap düşmüş mevtanın yakınlarının başına dikilmesi de anlamsız!
Potansiyel suçlular; polisten, jandarmadan, bekçiden çekinmiyorlarsa, kolluk güçlerini dikkate almıyorlarsa ona göre bir çözüm arayışına gidilmeli.
Biz Yozgat’ın cadde ve sokaklarında “acaba birisi gelip bizi bıçaklar mı?” korkusuyla yürüyemeyiz.
Hava karardıktan sonra Yozgatlı evine giderken içi rahat etmeyecekse, adımlarını korka korka atacaksa “Sırada kim var?” diye sorduğumuzda da kimse kusura bakmasın!..
Aslında sıraladığım bu soruları yönelten ben değilim. Beni il dışından arayıp “Yozgat ne hale geldi? Bu nedir arkadaş, Texas’a dönmüş memleket!” diye söylenen Yozgatlıların soruları.
İnşallah bu tür elim hadiseler ilimizde bir daha yaşanmaz ve Yozgat ülke genelinde bu tür olaylar ile anılmaz.

* * * 

Çayını içip sohbet ettiğim, bir kez olsun insanlara saygısızlık yaptığını duymadığım, mütevazı, güzel insan, Ferhat Çapan’a Allah’tan rahmet, ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Mekânı cennet olsun…