Dr. Şahin, vücutta sıvı dengesinin, kan basıncının düzenlenmesi, asit-baz dengesinin sağlanması ve sinir-kas sisteminde uyarıların iletilmesinde tuzun önemli rol oynadığını söyledi.
Tuzun antiseptik özellikleri sayesinde gıdaların bozulmasını engellediğini ve çeşitli gıdaların korunmasında kullanıldığını ifade eden Şahin, aşırı tuz tüketiminin ise sağlık sorunlarına yol açtığını vurguladı.
“Yüksek kan basıncı (hipertansiyon), kalp ve damar hastalıklarının en önemli risk faktörüdür ve dünyadaki tüm ölümlerin yüzde 13’ünden sorumludur. Kan basıncını en çok etkileyen faktörlerden biri diyetle alınan sodyum, yani tuz miktarıdır” diyen Şahin, günlük tuz tüketiminin 5 gramı geçmemesi gerektiğini söyledi.
Şahin, aşırı tuz tüketiminin yüksek kan basıncına, kalp hastalıkları ve inme riskinin artmasına neden olduğunu belirterek, “Günde 5 gramdan daha az tuz tüketimi, inme riskini yüzde 23, kalp damar hastalıkları hızını yüzde 17 azaltmaktadır” dedi.
Piyasada farklı isimlerle satılan tuzların sağlığa yararlı olduğuna dair bilimsel bir veri bulunmadığını kaydeden Dr. Şahin, tüm tuz çeşitlerinin ana bileşeninin sodyum klorür (NaCl) olduğunu ve tüketiminin sınırlandırılması gerektiğini söyledi.
Tuzun; deniz, göl, kaya tuzu ve yer altı kaynaklarından elde edildiğini ifade eden Şahin, Türk Gıda Kodeksi Tuz Tebliği’ne göre işlenmiş tuzların rafine edilmeden veya yıkanmadan piyasaya sunulamayacağını aktardı.
Şahin, “Tuz ürünlerinin etiketlerinde ‘sofra tuzu’, ‘sofrada öğütme tuz’, ‘iri salamura tuzu’ ve ‘gıda sanayi tuzu’ gibi kullanım amacına göre isimlendirmeler yer almaktadır. Gıda sanayi tuzu doğrudan tüketiciye sunulamaz” diye konuştu.
Dr. Şahin, gıda ürünlerindeki tuz miktarının denetlenmesi ve limitlere uyulmasının halk sağlığı açısından kritik olduğunu belirtti. Şahin, ambalajlı ürünlerin etiketlerinde sodyum (Na) veya tuz (NaCl) miktarının ve günlük karşılama oranlarının belirtilmesi gerektiğini, renkli ön yüz etiketlemenin de tüketiciyi bilinçlendirmek açısından önemli olduğunu vurguladı.